12 Ocak 2008 Cumartesi

Atatürk'ün, Muavenetlerinden Müstefid Olduğu Havzalılar



Havza çalışmaları sırasında “yakın mesai arkadaşı” olarak Mustafa Kemal Paşa’nın hizmetinde bulunan Havzalılar;  Mustafa Kemal Paşa’nın Havza’da yaptığı çalışmalar sırasında

“..kıymettar mesai ve muavenetinizden pek müstefit oldum.(..)”
(“Benimle yapmış olduğunuz değerli çalışmalarınızdan ve yardımlarınızdan çok yararlandım” ) diye kendilerine teşekkür ettiği Havzalılar; kuşkusuz isimlerini sadece bu bölümde andığımız kişilerle sınırlı olmayıp tüm Havza halkını kapsayan bir ifadedir.

 Biz bu bölümde sadece ona yakın “mesai arkadaşlığı” yaparak hizmetinde bulunanlardan yaşam öyküleri ile ilgili bilgilere ulaşabildiğimiz birkaç tanesine yer verebiliyoruz.

 Bu kitapta yer alanların yanı sıra her biri Milli Mücadele yıllarının “Kahraman Havzalılar”ını teşkil ederek  isimlerini Cumhuriyet tarihimize altın harflerle yazdırmış  başta şehitlerimiz olmak üzere tüm hemşerilerimizi  rahmet ve şükranla anıyoruz.


Zübeyir-zade Mehmet Fuat (KAYNAR) Efendi

1889 yılında o tarihlerde Amasya sancağına bağlı Havza kazasında doğdu. Ataları Kınık Türklerindendir.

19 yüzyılın son çeyreğinde Havza, Merzifon ve çevre kazalarda çağdaş Türk Ulusçuluğu fikri artan Ermeni ve Rum terörü ile ve bağımsızlık istekleri karşısına bir tepki olarak çıkmıştı. Kasabanın ileri gelenleri, aydınlar ve yöneticiler sohbet ve toplantılarında hep bu fikirleri konuşuyorlar, tartışıyorlardı. Böyle bir ortamda yetişen M. Fuat Efendi, ilk ve orta öğrenimini Havza’da İptidai ve Rüştiye mekteplerinde tamamladı. 1905 yılında Samsun İdadisinde (Lisesinde) öğrenimine devam etti.

Balkan ve I. Dünya Savaşı yıllarının çalkantılı döneminde Avrupalı devletlerin Osmanlı ülkesini tam bir sömürge haline getirme çabalarına karşı o yıllarda Samsun ve Amasya civarında Türk Ulusçuluğunun tek temsilcisi İttihat ve Terakki Cemiyeti idi. Cemiyet her iki sancakta örgütlenmesini tamamlamıştı. Yabancıların ve azınlıkların ekonomik denetimi ele geçirmeleri ve Türklere yönelik azınlık çetelerinin eylemlerine karşılık Türk ve Müslüman halk arasında gelişen bir tepki olarak başta aydınlar, yöneticiler, orta esnaf İttihat ve Terakki cemiyetine sempati duyuyor, üye oluyordu.

 Güçlü ve sağlam bir gözlem gücü, eleştirel bir mantık süzgeciyle ülkesinin nasıl sömürüldüğünü, bu ülke için kanını harç, kemiğini tuğla yapan Türk ulusunun ne hallere düşürülmek istendiğini çabuk sezen M.Fuat İttihat ve Terakki Cemiyeti ile ilk kez Samsunda tanıştı ve bu cemiyete üye oldu. 1908 yılında İdadi öğrenimini tamamlayarak Havza’ya dönmesinden sonra cemiyetin Amasya sancağı kazalarında örgütlenmesine çalıştı. Havza’da bir devlet dairesinde iş aramasına rağmen bulamadı. Düşüncesi ve ideolojisine ters gelmesine karşın Fransız Tütün Reji Şirketi’nin Havza temsilcisi oldu. Burada daha sonra yasal bir partiye dönüşen İttihat ve Terakkinin Havza kurucuları arasında yer aldı. Partinin çevre kasabalarda örgütlenmesi için çalıştı. İstanbul da yayınlanan parti yanlısı iki gazetenin Samsun ve Amasya temsilciliklerini yaptı.

1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Türklere karşı saldırılarını artıran Rum Pontus Çetelerine karşı, silahlı Türk Milis güçlerini (Serdengeçtileri) örgütledi. Civardaki Türk askeri yetkilileri ile irtibata geçerek silah ve cephane temin etti. Çevre kazalarda da bu tür çalışmalarını sürdürdü.

1916 yılında Çanakkale savaşlarına Yedek Subay olarak katıldı. Büyük kahramanlıklar gösterdi. Bu arada yaralandı. Mütareke döneminde tekrar Havza’ya döndü. İttihat ve Terakki Partisi’nin kapatılmasına rağmen parti çalışmalarını gizlice sürdürdü.

19 Mayıs 1919 da Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkması arkasından 25 Mayıs’ta Havza’ya gelmesi Türk Kurtuluş Savaşı’nın, Türk Ulusçuluğunun ve Türk Devrimi’nin ilk kıvılcımlarını tutuşturdu. Tarihin mutlu, güzel bir rastlantısı bu iki büyük Türk Ulusçusunu ve devrimcisini bir araya getirdi.

Zübeyir-zade M. Fuat, Milli Mücadelemizin örgütlenmesi çalışmalarına canla, başla tüm enerjisi ile katıldı. Havza’da kurulan Redd-i İlhak ve Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinin kurucuları arasında yer aldı. Yurdun çeşitli yerlerindeki diğer cemiyetlere gönderilecek yazışma metinlerini kaleme aldı, Havza halkı adına ilgili yerlere gönderdi.

Başta Bayram Efendi olmak üzere Havza eşrafının da yardımlarıyla kısa zamanda dört bin kişilik (bu sayı daha sonra altı bine yükseltilmiştir) atlı ve silahlı Türk Milis Güçlerinin oluşturulmasında büyük gayret gösterdi. Pontus çetelerini etkisiz hale getirmek için at sırtında aylarca dağlarda dolaşarak onlarla çarpıştı.

Kurtuluş Savaşı yıllarında Yozgat, Zile, Alacada çıkan iç ayaklanmaların bastırılmasında, Polatlı yakınlarına kadar gelen Yunan kuvvetlerinin bozguna uğratılmasında üstün başarılar gösterdi. Bir kaç kez attan düşerek yaralandı. 3 Temmuz 1920’de toplanan Merzifon Asayiş Kongresinin divan katibi seçildi.

Kurtuluş Savaşı başarı ile tamamlanıp Türkiye Cumhuriyeti kurulunca M. Kemal, bu kahraman, idealist genç Zübeyir-zade Mehmet Fuat’ı Ankara’ya çağırarak orada bir görev vermek istedi. Z. Mehmet Fuat bu görevi seve-seve kabul edeceğini ancak yeni Türk Devleti’nin ve devrimlerinin Havza ve çevresinde pekişip, köklenmesi ve kuvvetlenmesi için bu civarda çalışmasının daha uygun olacağını bildirdi.

Gençliğinin ilk yıllarında içten benimsediği Türk Ulusçuluğu’nu ekonomik ve iktisadi kalkınmayı bu çevrede başlatmak için çalışmalarına başladı. Savaş yıllarında gösterdiği enerjik, üstün, kahramanca çalışmalarını bu kez Havza ve çevresinin kalkınması için kullandı.

Bu çevrenin ekonomik, kültürel, eğitim-öğretim, sağlık yönünden kalkınması için çalışmalarda bulundu. Havza ve yöresinin ekonomik ve sosyal envanterini çıkardı. Bu civarın madenlerini, akarsularını, tarım ürünlerini, ticaret potansiyelini, endüstri bitkilerini saptadı. Bunların ülke ekonomisine yapacağı katkılar üzerinde çalıştı. Ulaşım, ticaret ve tarımın nasıl gelişebileceğini raporlarla saptayarak Ankara’ya devletin yetkili birimlerine gönderdi.

Cumhuriyet Halk Fırkasının kurulmasından sonra partinin bu çevrede örgütlenmesine çalıştı. Daha sonra Halk Evlerinin kuruluşuna öncülük ederek sadece Havza’da değil tüm civar il ve ilçelere Halk Evleri’nin birer temsilciliğinin açılmasını sağladı. Havza’da kurulan eğitim, kültür komisyonlarında görev aldı. Birçok yetenekli genci Halk Evi’nde eğiterek, onların çeşitli beceriler kazanmalarını örnek birer yurttaş olarak yetişmelerini sağladı. Havza ve köylerinde okuma yazma seferberliği için açılan Millet Mektepleri’nde öğretmenlik yaptı.

Kendisi dürüst kişilikli, prensip sahibi kibar bir insandı. Özellikle edebiyat, tarih, güzel sanatlara (resim ve müzik) çok düşkündü. Sürekli araştırır, okuduğu kitaplardan not alırdı. Çok iyi derecede Fransızca bilirdi. Çevrede sık-sık araştırma gezilerine çıkardı.

Bu görevlerine devam ederken bir yandan da İstanbul’da yayınlanan Akşam, Tan ve Sabah gazetelerinin Samsun temsilciliklerini yürüttü. Bu kutsal ve olağanüstü çalışmalarının sonucu yorgun düştü. Henüz çok genç sayılabilecek bir yaşta kırk altı yaşında 1936 yılında Samsun da geçirdiği bir kalp krizi sonucu hayata veda etti.


Sıtkı Hoca (Yusuf Sıtkı Bayram)

Merzifon’un Hacı Bayram oğulları namıyla anılan eski bir ailesinden Abdulmecid Efendinin oğludur.  (H.1284-M.1868) yılında doğmuştur. Merzifonlu Müderris Hacı Bayram zade Hoca Bekir Efendi’den okumuş, medrese tahsilini bitirdikten sonra İstanbul’a giderek Ümmü Veled Medresesinde yüksek tahsilini ikmal ve icazet (diploma) almıştır. Çeşitli tarihler de Merzifon da Eytam müdürlüğü ve Evkaf (Vakıflar) memurluğu yapmıştır. Havza Direm Köyü imamlığı yaptığı sırada Milli Mücadelemize katkıları nedeni ile Havza tarihinde de  seçkin bir yer edinen Sıtkı Hoca en son Havza müftülüğü görevinden emekli olarak meslek hayatını tamamlamıştır.

 Boş zamanlarını tamamen mütalaa ile geçirirdi. Güzel konuşur, güzel yazar, hoş-sohbet, hazır cevap, zarif nüktedan, nevi şahsına mahsus, gün görmüş geçirmiş bir zat idi. Hayatında çok çile çekmiş 1 Eylül 1957 tarihinde memleketi olan Merzifon da vefat etmiştir.(2)

  “Din Adamı” kişiliğinin yanı sıra edebiyata düşkünlüğü ile de tanınan Sıtkı Hoca’nın yazdığı şiirlerden biri: Milli Mücadele sırasında Haymana Harbinde şehit olan oğlu Aliyyüddin içindir. Çektiği onca sıkıntı arasında en sevdiği evladını da kaybetmesi onu çok sarsmış, bu ağıtında bir taraftan dini bir tevekkül ile kendisini teselliye zorlarken, bazı mısralarında da bedbin isyankar feryatlar koparmaktan kendisini alamamıştır.


İbrahim (CEBECİ) Efendi

Mustafa Kemal Paşa’nın Havzadaki çalışmalarında O’na en yakın insanlardan biri olan İbrahim Efendi, Osmanlı dönemi Havzası’nın son Cumhuriyet dönemi Havzası’nın ilk Havza Belediye Başkanıdır.

 Belediye Başkanı olmasından dolayı Atatürk’ün Havza’ya gelişi ile ilgili hazırlıklarda ilçe Kaymakamı Fahri Beyle birlikte aktif görev alan CEBECİ, Paşa’nın Mesudiye Oteli’ndeki çalışmaları sırasında da neredeyse bütün mesaisini onunla birlikte geçirmiş, özellikle civar il ve ilçelerle Mustafa Kemal Paşa’nın ilişkilerini sağlayıp buralarla iletişimini canlı tutan en etkili kişi olmuştur.

 Milli Mücadele yıllarının Havzasında kent yaşamını düzenleyen idarecilerden biri olmasının yanı sıra herkesçe takdir edilen akıllı, kültürlü, güvenilir kişiliği ile şehrin ileri gelenleri arasında oldukça saygın bir yere sahip olan İbrahim Efendi, başta Pontus hareketine karşı Havza yöresinde geliştirilen mukavemet (karşı duruş) olmak üzere Kurtuluş Savaşımızın örgütlenmesine büyük katkıları olan   Milli Mücadele kahramanlarımızdan biridir.

 Havzadaki çalışmaları sırasında Mustafa Kemal Paşa tarafından muhaberat (haberleşme) ile görevlendirilen CEBECİ, ondan aldığı talimatla “Havza Belediye Başkanı” sıfatını kullanarak yurdun her yanına işgale karşı direnişin örgütlenmesi için çağrıda bulunmuştur. Atatürk’ün başta Havza Genelgeleri olmak üzere Havza da yaptığı hemen-hemen bütün yazışmaları İbrahim CEBECİ tarafından telgrafhane’ye taşınmış ve ilgili yerlere ulaştırılması sağlanmıştır.

 Havza’da ilk Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kuruluşuna da öncülük yapan CEBECİ, Milli Mücadelemizin ilk teşkilatı olan “Serdengeçti”lerin de komutanlığını üstlenerek bölgede faaliyet gösteren Rum çetelerine ve Zile de meydana gelen gerici ayaklanmaya karşı  verilen amansız bir mücadelenin baş mimarları arasındadır.

 Kurtuluş Savaşımızın zaferle sonuçlanıp Cumhuriyetin kurulmasından sonra yapılan ilk yerel seçimlerde Atatürk’ün talimatı ile Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan aday olarak Cumhuriyet döneminin ilk Havza Belediye Başkanı seçilen İbrahim Efendi yaşamı boyunca Cumhuriyet devrimlerinin yılmaz savunucusu olmuş, ölümüne kadar Atatürk ilke ve İnkılaplarına bağlı kalmıştır.      


Hasan Bayram (Çonoğlu) Efendi

Havza’ya çok hizmetleri olup Milli Mücadele yıllarının da en önemli kahramanları arasında yer alan Hasan Bayram ÇONOĞLU 1290 yılında Havza’da doğdu. Babası 1800’lü yılların Havza’sına damgasını vuran  en önemli isimlerden biri olan Hacı Mahmut(ÇONOĞLU) Ağa, annesi Hacı Hanım ÇONOĞLU’dur. Soy kütüğü araştırıldığında kökleri Selçuklu’lar döneminde bölgeyi Türkleştirmek için bu günkü Kamlık Köyü topraklarına yerleştirilen “Kanklık Aşireti”ne kadar dayanır.

Bayram Efendi, Mustafa Kemal’in Havza’ya gelişinden önce bölgede faaliyet gösteren Yurtsever Türk Çeteleri’nin hamisi olmasının yanı sıra Amasya-Sivas-Erzurum hattında bulunan tüm askeri ve sivil devlet erkanı ile çok güçlü ilişkileri olan yörenin en önemli şahsiyetlerinden biridir ..

Tıpkı hayırseverliği ile gönüllere taht kuran babası Hacı Mahmut Efendi gibi çevresinde sayılan sevilen bir kişi olması nedeni ile halk tarafından el üstünde tutulur. Sahip olduğu zenginlik başta zamanın un fabrikaları konumundaki büyük un kırma değirmenleri-ki bunlar adeta birer fakir ocağı gibidir-Milli Mücadele yıllarında tamamen ordumuza tahsis edilir.

Havza’da kaldığı süre  içerisinde zaman-zaman Mustafa Kemal Paşa’yı da konuk eden Bayram Efendi Konağı’ndan bir görünüm

Bu özellikleri nedeni ile Havza’nın ileri gelenleri arasında en ön saflarda yerini alan Bayram Efendi 25 Mayıs günü resmi bir sıfatı olmamasına karşılık Havza’da  Mustafa Kemali karşılayan heyetin lideri konumunda bulunur.                                                                     

Aynı zamanda aydın bir kişiliğe de sahip olan Bayram Efendi ile Mustafa Kemal Paşa çok kısa bir zamanda kaynaşırlar.

Havza’da bulunduğu süre içerisinde Mustafa Kemalin ilçe merkezi ve yöresi ile birlikte bölgedeki hemen-hemen tüm sivil halk önderleri ile ilişkilerini sağlayıp adeta Onun danışmanlığını üstlenen Bayram  Efendi tüm maddi olanaklarını da Mustafa Kemalin emrine tahsis ederek Milli Mücadelemizin örgütlenmesinde büyük yararlılıklar göstermiştir.

İlk mecliste milletvekili olarak bölgeyi temsil etmesi konusunda bizzat Mustafa Kemal Paşanın ısrarlı teklifleriyle karşılaşmasına rağmen O Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanı sıfatı ile bölgedeki örgütlenmenin başında kalmayı tercih etmiş yerine Teşvikiye Un Fabrikası sahibi Dr.Asım Bey’i önererek milletvekili olmasını sağlamıştır.

Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da Devlet Demir Yolunun Havza’dan geçmesini sağlamak için gönüllü müteahhitliğini üstlenen Bayram Efendi 10.08.1341 yılında vefat etmiştir.


“Atatürk’ü Havza’da ağırlayan Otelci”; Ali Baba

 Milli Mücadele yıllarında “Havza’da Atatürk’ü ağırlayan Otelci ve Atatürk’ün Havza’da hizmetindeki O’na en yakın adam” olarak adını Havza tarihine yazdıran Ali Baba aslen Darendelidir.

Ailesi İngiliz, Fransız ve Amerikan Tütün Şirketlerinin (rejisinin) bölgede büyük topraklar satın alarak bu topraklarda sadece tütün yetiştirilmek ve mahsulü kendilerine teslim etmek kaydı ile rençperlere dağıttığı yıllarda (19 yy. sonları) Havza’ya gelerek buraya yerleşmişlerdir.

Kendisi halen hayatta olan 100 yılı aşkın yaşı ile Havza’nın “Ulu Çınar”larından Sadık (KILINÇ) dede’nin anlatımına göre:

“Ali Baba’nın asıl mesleği berberlikti. Hacı Bektaş postnişini Cemalettin Efendi bölgeye 1917 yılında düzenlediği bir gezi kapsamında Havza’yı da ziyaret etti. Bu ziyareti sırasında Ali Baba’nın berber dükkânında tıraş oldu. Postnişinin toplumun belli bir kesimi tarafından kutsi kişi sayılması nedeni ile Cemalettin Efendi’nin saçının sakalının kıllarını yere düşürmemeye özen gösteren Ali Baba daha sonra bir havluya topladığı bu kılları cımbızla tek-tek ayırarak yörede yaşayan Alevilere ve Bektaşilere sattı. Bu “alış-veriş” onu adeta bir servet sahibi yapmıştı. İşte bu paralarla önce Maarif Oteli’nin işletmeciliğini aldı ve sonra Mesudiye Otelini kiraladı.”

http://www.havzaataturkevi.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder