Havza çalışmaları sırasında “yakın
mesai arkadaşı” olarak Mustafa Kemal Paşa’nın hizmetinde bulunan
Havzalılar; Mustafa Kemal Paşa’nın
Havza’da yaptığı çalışmalar sırasında
“..kıymettar mesai ve muavenetinizden
pek müstefit oldum.(..)”
(“Benimle yapmış olduğunuz değerli
çalışmalarınızdan ve yardımlarınızdan çok yararlandım” ) diye kendilerine
teşekkür ettiği Havzalılar; kuşkusuz isimlerini sadece bu bölümde andığımız
kişilerle sınırlı olmayıp tüm Havza halkını kapsayan bir ifadedir.
Biz bu bölümde sadece ona yakın “mesai
arkadaşlığı” yaparak hizmetinde bulunanlardan yaşam öyküleri ile ilgili
bilgilere ulaşabildiğimiz birkaç tanesine yer verebiliyoruz.
Bu kitapta yer alanların yanı sıra her biri
Milli Mücadele yıllarının “Kahraman Havzalılar”ını teşkil ederek isimlerini Cumhuriyet tarihimize altın
harflerle yazdırmış başta şehitlerimiz
olmak üzere tüm hemşerilerimizi rahmet
ve şükranla anıyoruz.
Zübeyir-zade
Mehmet Fuat (KAYNAR) Efendi
1889 yılında o tarihlerde Amasya
sancağına bağlı Havza kazasında doğdu. Ataları Kınık Türklerindendir.
19 yüzyılın son çeyreğinde Havza,
Merzifon ve çevre kazalarda çağdaş Türk Ulusçuluğu fikri artan Ermeni ve Rum
terörü ile ve bağımsızlık istekleri karşısına bir tepki olarak çıkmıştı.
Kasabanın ileri gelenleri, aydınlar ve yöneticiler sohbet ve toplantılarında
hep bu fikirleri konuşuyorlar, tartışıyorlardı. Böyle bir ortamda yetişen M.
Fuat Efendi, ilk ve orta öğrenimini Havza’da İptidai ve Rüştiye mekteplerinde
tamamladı. 1905 yılında Samsun İdadisinde (Lisesinde) öğrenimine devam etti.
Balkan ve I. Dünya Savaşı yıllarının
çalkantılı döneminde Avrupalı devletlerin Osmanlı ülkesini tam bir sömürge
haline getirme çabalarına karşı o yıllarda Samsun ve Amasya civarında Türk
Ulusçuluğunun tek temsilcisi İttihat ve Terakki Cemiyeti idi. Cemiyet her iki
sancakta örgütlenmesini tamamlamıştı. Yabancıların ve azınlıkların ekonomik
denetimi ele geçirmeleri ve Türklere yönelik azınlık çetelerinin eylemlerine
karşılık Türk ve Müslüman halk arasında gelişen bir tepki olarak başta
aydınlar, yöneticiler, orta esnaf İttihat ve Terakki cemiyetine sempati
duyuyor, üye oluyordu.
Güçlü ve sağlam bir gözlem gücü, eleştirel bir
mantık süzgeciyle ülkesinin nasıl sömürüldüğünü, bu ülke için kanını harç,
kemiğini tuğla yapan Türk ulusunun ne hallere düşürülmek istendiğini çabuk
sezen M.Fuat İttihat ve Terakki Cemiyeti ile ilk kez Samsunda tanıştı ve bu
cemiyete üye oldu. 1908 yılında İdadi öğrenimini tamamlayarak Havza’ya
dönmesinden sonra cemiyetin Amasya sancağı kazalarında örgütlenmesine çalıştı.
Havza’da bir devlet dairesinde iş aramasına rağmen bulamadı. Düşüncesi ve
ideolojisine ters gelmesine karşın Fransız Tütün Reji Şirketi’nin Havza
temsilcisi oldu. Burada daha sonra yasal bir partiye dönüşen İttihat ve
Terakkinin Havza kurucuları arasında yer aldı. Partinin çevre kasabalarda
örgütlenmesi için çalıştı. İstanbul da yayınlanan parti yanlısı iki gazetenin
Samsun ve Amasya temsilciliklerini yaptı.
1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla
Türklere karşı saldırılarını artıran Rum Pontus Çetelerine karşı, silahlı Türk Milis
güçlerini (Serdengeçtileri) örgütledi. Civardaki Türk askeri yetkilileri ile
irtibata geçerek silah ve cephane temin etti. Çevre kazalarda da bu tür
çalışmalarını sürdürdü.
1916 yılında Çanakkale savaşlarına
Yedek Subay olarak katıldı. Büyük kahramanlıklar gösterdi. Bu arada yaralandı.
Mütareke döneminde tekrar Havza’ya döndü. İttihat ve Terakki Partisi’nin
kapatılmasına rağmen parti çalışmalarını gizlice sürdürdü.
19 Mayıs 1919 da Mustafa Kemal’in
Samsun’a çıkması arkasından 25 Mayıs’ta Havza’ya gelmesi Türk Kurtuluş
Savaşı’nın, Türk Ulusçuluğunun ve Türk Devrimi’nin ilk kıvılcımlarını
tutuşturdu. Tarihin mutlu, güzel bir rastlantısı bu iki büyük Türk Ulusçusunu
ve devrimcisini bir araya getirdi.
Zübeyir-zade M. Fuat, Milli
Mücadelemizin örgütlenmesi çalışmalarına canla, başla tüm enerjisi ile katıldı.
Havza’da kurulan Redd-i İlhak ve Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinin kurucuları
arasında yer aldı. Yurdun çeşitli yerlerindeki diğer cemiyetlere gönderilecek
yazışma metinlerini kaleme aldı, Havza halkı adına ilgili yerlere gönderdi.
Başta Bayram Efendi olmak üzere Havza
eşrafının da yardımlarıyla kısa zamanda dört bin kişilik (bu sayı daha sonra
altı bine yükseltilmiştir) atlı ve silahlı Türk Milis Güçlerinin
oluşturulmasında büyük gayret gösterdi. Pontus çetelerini etkisiz hale getirmek
için at sırtında aylarca dağlarda dolaşarak onlarla çarpıştı.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Yozgat,
Zile, Alacada çıkan iç ayaklanmaların bastırılmasında, Polatlı yakınlarına
kadar gelen Yunan kuvvetlerinin bozguna uğratılmasında üstün başarılar
gösterdi. Bir kaç kez attan düşerek yaralandı. 3 Temmuz 1920’de toplanan
Merzifon Asayiş Kongresinin divan katibi seçildi.
Kurtuluş Savaşı başarı ile tamamlanıp
Türkiye Cumhuriyeti kurulunca M. Kemal, bu kahraman, idealist genç Zübeyir-zade
Mehmet Fuat’ı Ankara’ya çağırarak orada bir görev vermek istedi. Z. Mehmet Fuat
bu görevi seve-seve kabul edeceğini ancak yeni Türk Devleti’nin ve
devrimlerinin Havza ve çevresinde pekişip, köklenmesi ve kuvvetlenmesi için bu
civarda çalışmasının daha uygun olacağını bildirdi.
Gençliğinin ilk yıllarında içten
benimsediği Türk Ulusçuluğu’nu ekonomik ve iktisadi kalkınmayı bu çevrede
başlatmak için çalışmalarına başladı. Savaş yıllarında gösterdiği enerjik,
üstün, kahramanca çalışmalarını bu kez Havza ve çevresinin kalkınması için
kullandı.
Bu çevrenin ekonomik, kültürel,
eğitim-öğretim, sağlık yönünden kalkınması için çalışmalarda bulundu. Havza ve
yöresinin ekonomik ve sosyal envanterini çıkardı. Bu civarın madenlerini,
akarsularını, tarım ürünlerini, ticaret potansiyelini, endüstri bitkilerini
saptadı. Bunların ülke ekonomisine yapacağı katkılar üzerinde çalıştı. Ulaşım,
ticaret ve tarımın nasıl gelişebileceğini raporlarla saptayarak Ankara’ya
devletin yetkili birimlerine gönderdi.
Cumhuriyet Halk Fırkasının
kurulmasından sonra partinin bu çevrede örgütlenmesine çalıştı. Daha sonra Halk
Evlerinin kuruluşuna öncülük ederek sadece Havza’da değil tüm civar il ve
ilçelere Halk Evleri’nin birer temsilciliğinin açılmasını sağladı. Havza’da kurulan
eğitim, kültür komisyonlarında görev aldı. Birçok yetenekli genci Halk Evi’nde
eğiterek, onların çeşitli beceriler kazanmalarını örnek birer yurttaş olarak
yetişmelerini sağladı. Havza ve köylerinde okuma yazma seferberliği için açılan
Millet Mektepleri’nde öğretmenlik yaptı.
Kendisi dürüst kişilikli, prensip
sahibi kibar bir insandı. Özellikle edebiyat, tarih, güzel sanatlara (resim ve
müzik) çok düşkündü. Sürekli araştırır, okuduğu kitaplardan not alırdı. Çok iyi
derecede Fransızca bilirdi. Çevrede sık-sık araştırma gezilerine çıkardı.
Bu görevlerine devam ederken bir
yandan da İstanbul’da yayınlanan Akşam, Tan ve Sabah gazetelerinin Samsun
temsilciliklerini yürüttü. Bu kutsal ve olağanüstü çalışmalarının sonucu yorgun
düştü. Henüz çok genç sayılabilecek bir yaşta kırk altı yaşında 1936 yılında
Samsun da geçirdiği bir kalp krizi sonucu hayata veda etti.
Sıtkı
Hoca (Yusuf Sıtkı Bayram)
Merzifon’un Hacı Bayram oğulları
namıyla anılan eski bir ailesinden Abdulmecid Efendinin oğludur. (H.1284-M.1868) yılında doğmuştur. Merzifonlu
Müderris Hacı Bayram zade Hoca Bekir Efendi’den okumuş, medrese tahsilini
bitirdikten sonra İstanbul’a giderek Ümmü Veled Medresesinde yüksek tahsilini
ikmal ve icazet (diploma) almıştır. Çeşitli tarihler de Merzifon da Eytam
müdürlüğü ve Evkaf (Vakıflar) memurluğu yapmıştır. Havza Direm Köyü imamlığı
yaptığı sırada Milli Mücadelemize katkıları nedeni ile Havza tarihinde de seçkin bir yer edinen Sıtkı Hoca en son Havza
müftülüğü görevinden emekli olarak meslek hayatını tamamlamıştır.
Boş zamanlarını tamamen mütalaa ile geçirirdi.
Güzel konuşur, güzel yazar, hoş-sohbet, hazır cevap, zarif nüktedan, nevi
şahsına mahsus, gün görmüş geçirmiş bir zat idi. Hayatında çok çile çekmiş 1
Eylül 1957 tarihinde memleketi olan Merzifon da vefat etmiştir.(2)
“Din Adamı” kişiliğinin yanı sıra edebiyata düşkünlüğü ile de tanınan
Sıtkı Hoca’nın yazdığı şiirlerden biri: Milli Mücadele sırasında Haymana
Harbinde şehit olan oğlu Aliyyüddin içindir. Çektiği onca sıkıntı arasında en
sevdiği evladını da kaybetmesi onu çok sarsmış, bu ağıtında bir taraftan dini
bir tevekkül ile kendisini teselliye zorlarken, bazı mısralarında da bedbin
isyankar feryatlar koparmaktan kendisini alamamıştır.
İbrahim
(CEBECİ) Efendi
Mustafa Kemal Paşa’nın Havzadaki
çalışmalarında O’na en yakın insanlardan biri olan İbrahim Efendi, Osmanlı
dönemi Havzası’nın son Cumhuriyet dönemi Havzası’nın ilk Havza Belediye
Başkanıdır.
Belediye Başkanı olmasından dolayı Atatürk’ün
Havza’ya gelişi ile ilgili hazırlıklarda ilçe Kaymakamı Fahri Beyle birlikte
aktif görev alan CEBECİ, Paşa’nın Mesudiye Oteli’ndeki çalışmaları sırasında da
neredeyse bütün mesaisini onunla birlikte geçirmiş, özellikle civar il ve
ilçelerle Mustafa Kemal Paşa’nın ilişkilerini sağlayıp buralarla iletişimini
canlı tutan en etkili kişi olmuştur.
Milli Mücadele yıllarının Havzasında kent
yaşamını düzenleyen idarecilerden biri olmasının yanı sıra herkesçe takdir
edilen akıllı, kültürlü, güvenilir kişiliği ile şehrin ileri gelenleri arasında
oldukça saygın bir yere sahip olan İbrahim Efendi, başta Pontus hareketine
karşı Havza yöresinde geliştirilen mukavemet (karşı duruş) olmak üzere Kurtuluş
Savaşımızın örgütlenmesine büyük katkıları olan Milli Mücadele kahramanlarımızdan biridir.
Havzadaki çalışmaları sırasında Mustafa Kemal
Paşa tarafından muhaberat (haberleşme) ile görevlendirilen CEBECİ, ondan aldığı
talimatla “Havza Belediye Başkanı” sıfatını kullanarak yurdun her yanına işgale
karşı direnişin örgütlenmesi için çağrıda bulunmuştur. Atatürk’ün başta Havza
Genelgeleri olmak üzere Havza da yaptığı hemen-hemen bütün yazışmaları İbrahim
CEBECİ tarafından telgrafhane’ye taşınmış ve ilgili yerlere ulaştırılması
sağlanmıştır.
Havza’da ilk Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin
kuruluşuna da öncülük yapan CEBECİ, Milli Mücadelemizin ilk teşkilatı olan
“Serdengeçti”lerin de komutanlığını üstlenerek bölgede faaliyet gösteren Rum
çetelerine ve Zile de meydana gelen gerici ayaklanmaya karşı verilen amansız bir mücadelenin baş mimarları
arasındadır.
Kurtuluş Savaşımızın zaferle sonuçlanıp
Cumhuriyetin kurulmasından sonra yapılan ilk yerel seçimlerde Atatürk’ün
talimatı ile Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan aday olarak Cumhuriyet döneminin ilk
Havza Belediye Başkanı seçilen İbrahim Efendi yaşamı boyunca Cumhuriyet
devrimlerinin yılmaz savunucusu olmuş, ölümüne kadar Atatürk ilke ve İnkılaplarına
bağlı kalmıştır.
Hasan
Bayram (Çonoğlu) Efendi
Havza’ya çok hizmetleri olup Milli
Mücadele yıllarının da en önemli kahramanları arasında yer alan Hasan Bayram
ÇONOĞLU 1290 yılında Havza’da doğdu. Babası 1800’lü yılların Havza’sına
damgasını vuran en önemli isimlerden
biri olan Hacı Mahmut(ÇONOĞLU) Ağa, annesi Hacı Hanım ÇONOĞLU’dur. Soy kütüğü
araştırıldığında kökleri Selçuklu’lar döneminde bölgeyi Türkleştirmek için bu
günkü Kamlık Köyü topraklarına yerleştirilen “Kanklık Aşireti”ne kadar dayanır.
Bayram Efendi, Mustafa Kemal’in
Havza’ya gelişinden önce bölgede faaliyet gösteren Yurtsever Türk Çeteleri’nin
hamisi olmasının yanı sıra Amasya-Sivas-Erzurum hattında bulunan tüm askeri ve
sivil devlet erkanı ile çok güçlü ilişkileri olan yörenin en önemli
şahsiyetlerinden biridir ..
Tıpkı hayırseverliği ile gönüllere
taht kuran babası Hacı Mahmut Efendi gibi çevresinde sayılan sevilen bir kişi
olması nedeni ile halk tarafından el üstünde tutulur. Sahip olduğu zenginlik
başta zamanın un fabrikaları konumundaki büyük un kırma değirmenleri-ki bunlar
adeta birer fakir ocağı gibidir-Milli Mücadele yıllarında tamamen ordumuza
tahsis edilir.
Havza’da kaldığı süre içerisinde zaman-zaman Mustafa Kemal Paşa’yı
da konuk eden Bayram Efendi Konağı’ndan bir görünüm
Bu özellikleri nedeni ile Havza’nın
ileri gelenleri arasında en ön saflarda yerini alan Bayram Efendi 25 Mayıs günü
resmi bir sıfatı olmamasına karşılık Havza’da
Mustafa Kemali karşılayan heyetin lideri konumunda bulunur.
Aynı zamanda aydın bir kişiliğe de
sahip olan Bayram Efendi ile Mustafa Kemal Paşa çok kısa bir zamanda
kaynaşırlar.
Havza’da bulunduğu süre içerisinde
Mustafa Kemalin ilçe merkezi ve yöresi ile birlikte bölgedeki hemen-hemen tüm
sivil halk önderleri ile ilişkilerini sağlayıp adeta Onun danışmanlığını
üstlenen Bayram Efendi tüm maddi
olanaklarını da Mustafa Kemalin emrine tahsis ederek Milli Mücadelemizin
örgütlenmesinde büyük yararlılıklar göstermiştir.
İlk mecliste milletvekili olarak
bölgeyi temsil etmesi konusunda bizzat Mustafa Kemal Paşanın ısrarlı
teklifleriyle karşılaşmasına rağmen O Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanı sıfatı
ile bölgedeki örgütlenmenin başında kalmayı tercih etmiş yerine Teşvikiye Un
Fabrikası sahibi Dr.Asım Bey’i önererek milletvekili olmasını sağlamıştır.
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da
Devlet Demir Yolunun Havza’dan geçmesini sağlamak için gönüllü müteahhitliğini
üstlenen Bayram Efendi 10.08.1341 yılında vefat etmiştir.
“Atatürk’ü
Havza’da ağırlayan Otelci”; Ali Baba
Milli Mücadele yıllarında “Havza’da Atatürk’ü
ağırlayan Otelci ve Atatürk’ün Havza’da hizmetindeki O’na en yakın adam” olarak
adını Havza tarihine yazdıran Ali Baba aslen Darendelidir.
Ailesi İngiliz, Fransız ve Amerikan
Tütün Şirketlerinin (rejisinin) bölgede büyük topraklar satın alarak bu
topraklarda sadece tütün yetiştirilmek ve mahsulü kendilerine teslim etmek
kaydı ile rençperlere dağıttığı yıllarda (19 yy. sonları) Havza’ya gelerek
buraya yerleşmişlerdir.
Kendisi halen hayatta olan 100 yılı
aşkın yaşı ile Havza’nın “Ulu Çınar”larından Sadık (KILINÇ) dede’nin anlatımına göre:
“Ali Baba’nın asıl mesleği
berberlikti. Hacı Bektaş postnişini Cemalettin Efendi bölgeye 1917 yılında
düzenlediği bir gezi kapsamında Havza’yı da ziyaret etti. Bu ziyareti sırasında
Ali Baba’nın berber dükkânında tıraş oldu. Postnişinin toplumun belli bir kesimi
tarafından kutsi kişi sayılması nedeni ile Cemalettin Efendi’nin saçının
sakalının kıllarını yere düşürmemeye özen gösteren Ali Baba daha sonra bir
havluya topladığı bu kılları cımbızla tek-tek ayırarak yörede yaşayan Alevilere
ve Bektaşilere sattı. Bu “alış-veriş” onu adeta bir servet sahibi yapmıştı. İşte
bu paralarla önce Maarif Oteli’nin işletmeciliğini aldı ve sonra Mesudiye
Otelini kiraladı.”
http://www.havzaataturkevi.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder