Kurtuluş Savaşımızda Bir Kahraman;
Kavaklı Çerkez Ekrem Bey
Ekrem Bey 1303 (M. 1887) tarihinde
Kavak İlçesine bağlı karlı köyünde dünyaya gelmiştir. Babasının adı
Canbolat'tır. Canbolat oğlu Berzak Ekrem Bey diye tanınırdı.
Nüfus kaydına göre Ekrem Beyin doğum
tarihi 1303 (M. 1887] ve şehit düştüğü tarih Haziran 1335 (M. 1919) dur.
Öldüğünde henüz 32 yaşında bir yiğitti. Geride iki eşi, biri erkek biri de kız
olmak üzere iki çocuğu kalmıştır.
Eşlerinden ilki ve çocuklarının anası
Kızbey kızı Nevcct 1305 doğumlu olup, 9.3.1920 tarihinde vefat etmiştir. Diğer
eşi Mehmet kızı 1311 doğumlu Kadriye'dir, bu eşinden çocuğu olmamıştır.
02.05.1926 tarihinde vefat etmiştir.
Ekrem Bey'in oğlu Fuat 1328 doğumlu
olup, 1933 tarihinde bekar olarak 21 yaşında vefat etmiştir. Kızı Beratiye 1329
doğumlu olup, 06.05. İ992 tarihinde Bekar olarak vefat etmiştir.
Osmanlı İdaresinde Kavak köylerinde
Rumlarla Türkler bir arada, kavgasız, sorunsuz yaşarken Osmanlı Devleti'nin 1.
Dünya Savaşında yenik sayılması ve Samsun'un İngilizler tarafından işgal
edilmesi neticesinde, kışkırtmalar da olunca bir sürü Rum Çeteleri oluştu. Bu
çeteler Türk köylerini yakmaya, yıkmaya, halkın ırz, namus ve malına saldırmaya
başladı, akla hayale gelmedik zulümler yaptılar. İşte Ekrem Bey bu saldırılar
karşısında kahramanca dur demek için kendi çetesini kurdu.
Ekrem Bey kurduğu çetesi ile Rumlara
her yerde amansız darbeler indirmeye başladı. Ekrem Bey'in kahramanlıklarını
duyan Samsun Mutasarrıfı Kemal Bey, onu Samsun'a çağırarak silahça ve adamca
takviye ediyor. Ekrem Bey bu şekilde gücünü artırdıktan sonra hepsi de gözü pek
ve vurucu yüzden fazla adama sahip oluyor. Nerede bir Rum çetesi kötülük yapsa
kendisine hemen haber gönderiliyor, o da yıldırım hızı ile bu Rum çetelerini
darma dağın ediyordu. Kısa bir zaman içinde Rum çeteleri bayağı yılmaya
başladılar. Ekrem Bey'in adını duymayan kalmadı. Rum çeteleri en çok ondan
korkuyorlardı.
Atatürk Havza'ya giderken Kavak'a
uğradığı zaman kendisini karşılayanların başında Ekrem Bey bulunmuştur. Ekrem
Bey. Atatürk'ü Havza'ya kadar yolcu etmiştir. Bu sırada emrinde iki yüz kadar
atlı bulunuyordu.
Atatürk. Kavak'ta şimdi Halk Eğitim
binası olarak inşa edilen yerde bulunan ve daha önce hükümet konağı olan binada
misafir edilmiş, orada bulunan ileri gelen memurlar ve Kavak eşrafı ile bir
sohbet toplantısı yapmıştır. Bu toplantıda memleketin acıklı durumu uzun boylu
konuşulmuş ve Atatürk İlk defa olmak üzere orada düşüncelerini biraz açıklamış,
yarı şaka, yarı ciddi bir tavırla:
“-Eğer ben, memleketimizi çiğneyen
düşman kuvvetlerini memleketten sürüp atmak, memleketi hakiki istiklaline
kavuşturmak için bir hareketin başına geçecek olursam bu iş de hanginiz beni
desteklersiniz?” diye sorduğunda, Ekrem Bey hemen yerinden fırlamış, Atatürk'ü
askerce selamladıktan sonra:
“-Şu saniyeden itibaren iki yüz
adamımla emrinizdeyim Paşam cevabını vermiştir,
Atatürk, Ekrem Bey'in bu cevabından
çok mememin olmuş ve kendisine herkesin yanında teşekkür etmiştir.
Ekrem Bey giriştiği bütün çarpışmalarda
hiç bir vakit saklanmaya, gizlenmeye asla tenezzül etmez, apaçık ortada
dururdu. Kendisine sıkılan kurşunlardan hiç birisi kendisine isabet etmemiş, bu
yüzden Ekrem Beye kurşun işlemediği yolunda rivayetler bile çıkmış. O kadar ki
bizzat Rumlar bile buna inanmaya başlamışlar.
Ekrem Bey en çok Samsun ile İç Anadolu
yolunun güvenliğini sağlamakla uğraşıyor, Rum çetelerini bu bölgeye
yaklaştırmıyordu. Denilebilir ki Samsun ile Merzifon arasına olduğu gibi hakim
bulunuyordu.
İngilizler, çoğunluğu Hintlilerden
oluşan 100 kişilik bir birliği Merzifon'a göndermek için yola çıkartmışlar.
Başlarında İngiliz Subayları bulunan bu birlik Çakallı'ya geldiğinde,
kendilerini dikkatle izleyen Ekrem Bey yanında pek az adamı olduğu halde,
birden karşılarına çıkıyor ve dur emrini veriyor. İngilizler şaşırmışlardır.
Hemen silah başı emri vermeye kalkışıyorlar, ama pusuda bekleyen Ekrem Bey'in
adamları hemen ateşe başlayınca duraklıyorlar. Hemen beyaz mendillerini
sallayarak teslim olduklarını bildiriyorlar. Ekrem Bey hemen silahlan ve
cepheleri toplatıyor. Bu birliğin başında bulunan İngiliz Yüzbaşısı ile Ekrem
Bey arasında tercüman aracılığı ile şöyle bir konuşma geçiyor:
-Sen kimsin? Ne cesaretle yolumuzu
kesiyorsun?
- Ben memleketin evlatlarından
birisiyim. Burası benim vatanım, fakat sen kimsin ve burada ne işin var.?
- Ben İngiliz işgal kuvvetlerine
mensup, bu birliğin komutanıyım. Devletiniz savaşta yenilmiştir. Sizde
topraklarınızı İşgal etmiş bulunuyoruz.
- Hayır, savaş bitmemiştir.
- Savaş çoktan sizin tarafın yenilmesiyle
sona ermiş bulunmaktadır. Sizin galiba bir şeyden haberiniz yok.
- Savaş bitmiş olsa bizim burada ne
işimiz var?
- Siz asker misiniz?
- Her Türk askerdir.
- Bu yol kesme hareketinizi ileride
çok ağır ödeyeceksiniz.
- İşin o tarafı yalnız bizi ilgilendirir.
- Peki şimdi bize ne yapacaksınız^
- Samsun'a kadar yolcu edeceğiz. Bir
daha Samsun'dan çıkacak, buralara gelecek o lursanız, bu sefer size karşı hiç
de merhametli davranacak değiliz. Belki de hepinizi öldürmek zorunda kalacağız.
Bu sözleri duyan İngiliz subayı peki
nasıl istersen öyle hareket et dedi.
Ekrem Bey devamlı kalkın hizmetine
koşuyordu. Samsun'dan Kavak istikametine ve diğer yerlere giden kafilelere
koruma görevini de yürütüyordu. Yine devlet hizmetinde olarak postayı Erbaa'ya
götürüyordu. Rum çetelerinin saldırılarından korkan yolcular, hep böyle
zamanları bekledi. Ekrem Bey bir yerden bir yere giderken halkı da koruyordu.
Onun için Erbaa yolcuları oldukça kalabalıktı, Kafile Erbaa'ya doğru hareket
etti ve Güllü Çalı (Güllüceağıl] adlı Rum köyünün önüne gelindiğinde, bu köyden
iki kişinin kafileye doğru gelmekte olduğu görülür. Tepeden tırnağa silahlı
olan bu adamlar azılı Rum çetecilerden Hirşo ve onun sağ kolu sayılan
Kozma'dır. Bir anlık şaşkınlık her iki tarafı sarar, Ekrem Bey hemen kendisini
toplar ve adamlarına saldırmalarını emrederek onlara doğru atılır. Karşılıklı
ateş başlar.
İlk olarak Hirşo vurulur ve atından
yere düşer. Kozma ise kaçmaya başlar ancak. 30-40 adım kadar koştuktan sonra
oda vurularak yere yuvarlanır. Böylece bir çırpıda en azılı iki Rum eşkiyası
temizlenmiştir.
Ateş sesleri üzerine Rum köyünden
Ekrem Bey ve adamları üzerine kurşun yağmaya başlar. Rum köyü çok kalabalık bir
köydü, buna rağmen ortaya çıkmaya, üzerlerine gelmeye cesaret edemiyorlardı,
uzaktan uzağa ateş ediyorlardı.
Ekrem Bey kafileye bir zarar gelmemesi
için onlara yola devam emrini verdi. Kafile uzaklaştıktan sonra yoğun ateş
devam etti. Bu hengamede Karlı köyünden Dipşov Şakir'in ağabeyisine;
- "Beyimiz vuruldu" diye
seslendiği duyulur. Ekrem Bey şehit olmuştur.
Ekrem Bey yerde yatıyor, yaralı
aslanlar gibi inliyordu. Uğursuz bir kurşun onun karnından girmiş, can evinden
vurmuştu. Az sonra aziz ruhunu Allah'ına teslim etti. Ekrem Bey'in naşını
Bükceğiz köyünden Ömer adındaki adamı ile arabalardan birine koyarak köyüne
yollanır.
Naşı köyüne götürülmüş ve orada
toprağa verilmiştir.
Yine Bükceğizden Topal Osman Öldürülen
iki eşkiyanın kafalarını keserek heybesine yerleştirir. Yolda köyün
büyüklerinden Aytek Beyle karşılaşır. Ekrem Bey'in vurulduğunu haber almış,
doğru olup olmadığını öğrenmek üzere yola çıkmıştır. Ekrem Bey'in vurulduğunu
öğrenince ihtiyar kendisini tutamaz ve ağlamaya başlar. Ekrem Bey'in ölümünden
sonra Kavak Belediye Reisi Akali Oğlu Yusuf ağa bir çete kurarak Rumlara karşı
bir kaç baskın tertip etmiş olup, bu işi daha fazla İleri götürememiştir.
Nüfus kaydına göre Ekrem Beyin doğum
tarihi 1303 (M. 1887] ve şehit düştüğü tarih Haziran 1335 (M. 1919) dur.
Öldüğünde henüz 32 yaşında bir yiğitti. Geride iki eşi, biri erkek biri de kız
olmak üzere iki çocuğu kalmıştır.
Eşlerinden ilki ve çocuklarının anası
Kızbey kızı Nevcct 1305 doğumlu olup, 9.3.1920 tarihinde vefat etmiştir. Diğer
eşi Mehmet kızı 1311 doğumlu Kadriye'dir, bu eşinden çocuğu olmamıştır.
02.05.1926 tarihinde vefat etmiştir.
Ekrem Bey'in oğlu Fuat 1328 doğumlu
olup, 1933 tarihinde bekar olarak 21 yaşında vefat etmiştir. Kızı Beratiye 1329
doğumlu olup, 06.05. İ992 tarihinde Bekar olarak vefat etmiştir.
(Kaynak: Av, Erdoğan Kanbolat
tarafından Tercüman Gazetesinde Murat Sertoğlu tarafından kaleme alınan
Çırpınırdı Karadeniz adlı tefrikadan alınmıştır. Haziran 1335 (M. 1919)
http://samsunarsivi.blogspot.com.tr/2006/10/kurtulus-savasmzda-bir-kahraman-kavakl.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder