Atatürk Samsun’a Ayak Bastı,
Vahdettin Ölüm Fermanı Çıkarttı!..
Her ülkenin tarihi geçmişi vardır. Bu
tarih, geçmişinden gelen ve kahramanlıkları ile destanlar yaratan
kurtarıcılarına aittir. İşin enteresan tarafı ise, o ülkelerin kurtarıcıları ve
milli kahramanları, hep bir ağızdan şu ortak cümleyle bütünleşmişlerdir:
“Dünya, her 100 yılda bir, kahraman yaratır. Maalesef o kahraman Türk
milletinden çıkmıştır. O kahramanın adı da Mustafa Kemal Atatürk’tür.”
Bu ifade Türk milletini nasıl sevindirmez
ki?..
Bu ifade Türk milletinin milli
gururunu nasıl okşamaz ki?..
Ama görülüyor ki bugün, halâ Atatürk’ü
milli kahraman olarak kabullenemeyen ve “Bir yanlışın peşinde olan” bazı
düşüncelerin varlığını görüyoruz. Oysa bunun böyle olmadığını, pekala bilmekteyiz.
Nasıl mı?..
Örneğin son günlerde Atatürk için
“Atatürk, Kur’an üzerine el basıp şu yemini etti” başlıklı bir belgenin
paylaşım sitelerinde paylaşıldığını gördük. O belgenin içinde ne yazıyordu diye
açıp okuduk. Okuduğumuz ise aynen şuydu: “...Vahdettin, Mustafa Kemal Paşa’yı,
Osmanlı Ordusu’nun dağıtılması sürecini denetleme ve asayiş için
görevlendirmeye karar veriyor. Vahdettin, Atatürk’e, üstleneceği görevi
layıkıyla yerine getireceğine dair yemin ettiriyor. Yıldız Camii’ne gelen
Mustafa Kemal, cuma selamında, 15 Mayıs 1919’da, Kuran-ı Kerim’e el basıp yemin
ediyor...” Ve arkasından belge, şu ifadelerle noktayı koyuyor: “Sadrazam Paşa,
Yaver Paşa padişahın iki tarafında birer adım gerisinde idiler. Mustafa Kemal
Paşa askeri duruşuna dini bir edâ dahi vererek ilerledi ve sağ elini Kuran-ı
Kerim’in üzerine koyarak şu yemini eyledi. ‘Heyet-i Vükelaca tanzim olunup
Padişah Hazretlerinin iradesine sunulan yirmi bir maddelik özel talimatta bana
verilen yetkiler doğrultusunda padişah hazretlerimizin Anadolu vilayetlerindeki
bütün mülki ve askeri memurlar üzerindeki teftiş ve tetkikat görevimi, padişah
hazretlerinin müsaadeleri doğrultusunda iftiharla ve sahip olduğum yetkiler
doğrultusunda tüm sadakatimle yapmaya gayret edeceğime vallâh billâhi.”
Vahdettin’in “Osmanlı Ordusunu Dağıt”
Demesi Teslimiyet Değil Mi?..
Şimdi gelelim işin hakikatine.
SORU: Osmanlı’nın başı, o belgede Atatürk’e ne demiş: “Vahdettin, Mustafa
Kemal Paşa’yı, Osmanlı Ordusu’nun dağıtılması sürecini denetleme ve asayiş için
görevlendirmeye karar veriyor...” demiş.
CEVAP: Osmanlı padişahı, Atatürk’e
“Osmanlı Ordusu’nun dağıtılması görevini vermiş. Yani, Anadolu’da vatanperver
Türkler’le “Bir ordu kur” dememiş...
Bu belgeye karşı bir de biz soralım:
“Atatürk Osmanlı Ordusu’nu padişahın fermanıyla dağıtmış olsaydı, o zaman Milli
Mücadele nasıl başlayacaktı?.. Veya kim başlatacaktı?.. Hangi ulusla
başlatılacaktı?.. Şu asla unutulmasın ki İngilizler, Anadolu’da yer yer meydana
gelen direnişlerden oldukça rahatsızdılar. Padişaha da oldukça baskı
yapmaktaydılar. O dönemde İngilizlere kim “Dur” diyecekti?.. Ayrıca... Yemin
meselesinde Atatürk’ün yemini ve Kur-an’a el basması olayı her ne kadar
savunulmuş olsa da... “Padişahın, ‘Git Osmanlı Ordusu’nu dağıt” fermanı
karşısında Atatürk’ün kararlı duruşunu bozmadan, (Her türlü siyaseti ve
politikaları da uygulayarak)... Padişahın kafasında bir soru işareti bırakmamak
için o yemini de ederek Samsun’a çıkışı neden düşünülmez acaba?..
Birkaç Soru Daha Var:
1– Vahdettin, Atatürk için “vatan
hainidir” diye ferman çıkarıp idam edilmesini istememiş miydi?..
İstemişti.
2– Ölüm fermanının dağıtılması için
İngiliz uçaklarının Anadolu şehirlerinde uçtukları nasıl açıklanacak?..
3– Başka bir iddia: “Kurtuluş Savaşı,
Atatürk tarafından Vahdettin için başlatıldı” deniyor. Peki, Vahdettin neden
Kuvay-ı Milliyecilere karşı tavır koydu?..
Niçin İngilizlerden yana durum
sergiledi?..
Atatürk
Ve Arkadaşları İçin Verilen, Padişahın Ölüm Fermanı Aynen Şudur...
Dosya Tasnifi
Harbiye-Divan- Harp
DOSYA No : 70
Harbiye Nezareti
Adliye-i Askeriye Dairesi Şubesi
Nüsha : 705
PADİŞAH BUYRUĞU
Mehmet Vahidüddin
“Kuva-yı Milliye adı altında
çıkardıkları fitne ve fesatla, anayasaya aykırı olarak halktan zorla para
toplamak, asker almak, bunun aksine hareket edenlere işkence ve eziyet ederek
şehirleri yakıp yıkmaya kalkmak suretiyle iç güvenliği bozanların tertipçisi
oldukları iddiasıyla haklarında dava açılan, Üçüncü Ordu Müfettişliğinden
alınarak askerlik mesleğinden çıkartılmış bulunan Selanikli Mustafa Kemal
Efendi, Eski yirmi yedinci fırka kumandan miralaylıktan emekli İstanbullu Kara
Vasıf Bey, Eski yirminci kolordu kumandan Mirliva Salacaklı Fuat Paşa ile Eski
Vashington (Washington) elçisi ve Ankara milletvekili Midillili Alfred Rüstem
ve sıhhiye eski müdürü İstanbullu Doktor Adnan Bey ile Üniversite Batı
Edebiyatı eski öğretmeni Halide Edip Hanımın, ayrıntıları 11 Mayıs 1336 (1920)
tarihli ve 20 numaralı karar tutanağında yazılı olduğu üzere, Mülkiye Ceza
Yasası’nın kırk beşinci maddesinin birinci fıkrası delaletiyle elli beşinci
maddesinin dördüncü fıkrası ve elli altıncı maddesi uyarınca, sahip oldukları askeri
ve mülki rütbe ve nişanlarla, her türlü resmi unvanlarının kaldırılmasına ve
idamlarına, halen firarda bulunmaları dolayısıyla yasa hükümleri gereğince
mallarının haczedilerek, usulüne göre yönetilmesine ilişkin İstanbul bir
numaralı sıkıyönetim mahkemesi tarafından gıyaben verilen hüküm ve karar, ele
geçirildiklerinde tekrar yargılanmak üzere onaylanmıştır. Bu Padişah Buyruğu’nu
yürütmeye Harbiye Nazırı görevlidir. 24 Mayıs 1336 (1920) Sadrazam ve Harbiye
Nazır Vekili DAMAT FERİT”
Acaba Atatürk’ün yemin etme olayını,
Vahdettin’in “Git Osmanlı Ordusunu Dağıt” emrini verirken... Yine aynı
Atatürk’ün Osmanlı Ordusunu dağıtmayıp, aksine yeni bir Milli Türk Ordusu
kurması neden düşünülmez?..
Veya bir de şöyle düşünülse: “Atatürk
Anadolu’da padişahın desteğiyle çıktı ve Anadolu’da direnişçilerle yeni bir
Türk Ordusu kurdu” diyelim. Peki o halde, hem Atatürk için ve hem de yanında
Milli Mücadeleyi ve kendisini destekleyen arkadaşları için padişah neden “ölüm
fermanı” verdi... İngiliz uçaklarıyla Anadolu’da “ölüm fermanı”nı niçin
dağıttırdı?..
Milli Mücadele yıllarında padişah
neden Anadolu’ya kaçarak Atatürk’le beraber olmadı?..
Öyle değil mi?..
Bize sorarsanız, Osmanlı’nın çöküş
devrine rastlayan ve o dönemin padişahı olan Vahdettin, çok talihsiz bir zamanda
padişahlık yapmıştır. Hele ki dünya savaşı sonrasında Osmanlı’yı modernize
ederek bilim ve sanayi dalında büyük atılımlar yaptırabilmiş olsaydı...
Osmanlı’nın cihan hanedanlığı daha yüzyıllarca devam edebilecekti.
Ama olmadı.
Sınırı belli olmayan Osmanlı’nın,
istila güçleri karşısında daraltılmış küçük bir Osmanlı sınırının varlığı daha
ne kadar ayakta kalabilirdi?..
Kim ne derse desin “tarihi belgeler”
adı altında gün yüzüne çıkarılan ve Türk Milli Tarihini baltalamak için sürekli
arayış içinde olan Batı’nın ve Ortadoğu’nun milli mücadelesi Atatürk’ün
başarılarının 10’da biri dahi olamaz. Bunu çok iyi bilmekteler.
Ayrıca Atatürk’ün Kur’an-ı Kerim’e el
basması bugün bazı kesime ne kadar tuhaf geliyorsa –Ki geliyordur– aynı şekilde
100 yıla varan Türk Milli Tarihinin böylesine coşkulu ve böylesine Milli
Mücadelelerle geçen yılların Atatürk tarafından laiklik ve cumhuriyet yapısıyla
taçlandırılmasına Batı alemi ve Ortadoğulu aşiretler hayretle bakmaktadır.
Bugün “Arap Baharı”nı gerçekleştirmek
için halâ kardeş kanı dökenler, Atatürk ilke ve inkılaplarını (geç de olsa)
yarın - öbürgün
mutlaka kendine örnek alacaklardır.
Biz Türkler Osmanlı’ya
sahip çıktığımız
kadar... O tarihi, Atatürk ilke ve inkılaplarıyla
daha da perçinliyoruz. Kimse tarihini inkar etmiyor.
Ama Atatürk’ün askeri ve siyasi başarılarını ve Türkiye’yi modern dünyaya
entegre edişini de unutmamalıyız.
“Ne mutlu Türk’üm diyene” söylemi,
Türkiye üzerinde oynanan bütün Batı, Doğu ve Ortadoğu oyunlarını bozacak
güçtedir.
/Ökkeş
Ağaoğlu
http://www.amerikaliturk.com/news/yazarlar/oekkes-agaoglu/25898-atatuerk-samsuna-ayak-basti-vahdettin-oeluem-fermani-cikartti/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder