Mustafa Kemal, belediye reisinin
ziyaretine giderken belediyenin önünde bir facia ile karşılaştı. Ayaklarının
parmakları patlak postallarından dışarı fırlamış, üstü başı paramparça,
açlıktan avurtları çökmüş, gözlerinde umutsuzluğun iki uçurum gibi derinleştiği
bir Türk askeri gördü. Ne var ki, o, paşayı görmüyor, bayağı yüksek sesle
ağlıyordu. Belediyesinin ve askerî gücünün kasası tamtakır olan çileli Samsun,
bu sokakta kalmış çilekeş askere yardım edecek durumda değildi. Memleketine dek
gidecek parası olmadığı meydandaydı. Nerden terhis edilmişse ortada bırakılmış
sayısız askerciklerden birisiydi. Sesli sesli ağlıyordu. Bu ağlayış tonunda
umutsuzluk ve umarsızlığın acı izleri seçiliyordu. Mustafa Kemal, bütün bunları
bilmekle beraber onun önünde durdu ve:
— Asker ağlamaz, arkadaş, dedi. Sen ne
ağlıyorsun?
Askercik, o denli kendinden geçmişti
ki, Mustafa Kemal'le arkadaşlarını da ordan gelip geçen bayağı yolcular sanmış,
hiç aldırış etmemişti. Mustafa Kemal'in sesi, onu uyandırdı. Başını kaldırdı.
Bu sesi ve bu yüzü tanıyordu. Bu Çanakkale'deki kumandanı Miralay Mustafa
Kemal'in kendisiydi. Askercik, şaşırmıştı. Dikkatle baktı: Karşısındaki şimdi
bir paşaydı. Demek ki paşa olmuştu. Yanık yüzünde birdenbire donakalmış
gözyaşlarıyla kafasını kaldırmış, bu içi gülümseyen ve kendisini anlayan şefkat
dolu mavi gözlere bakıyordu. Dilini yutmuş gibiydi. Mustafa Kemal sorusunu
yineledi:
— Söyle, ne ağlıyorsun?
Askercik, yanık sesiyle:
— Düşman memleketi bastı, hükümet beni
terhis etti. Silâhımızı elimizden aldılar. Toprağıma giren düşmanı şimdi ben ne
ile öldüreceğim? dedi.
Mustafa Kemal, derin ve tatlı sesiyle:
— Üzülme, çocuğum, dedi, gel benimle.
Sonra, Cevat Abbas beye:
— Cevat bey, dedi, biraz sonra fırka
karargâhına gittiğimizde Binbaşı Mahmut Ekrem beye söyle, bu çocuğu tepeden
tırnağa silâhlandırsınlar. Bu bizim yeni ordumuzun ilk askeridir.
KAYNAK: Kutsal İsyan-II, Hasan
İzzettin Dinamo, Tekin Yayınevi 1986, Sayfa:61-62
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder