3 Nisan 2008 Perşembe

Kavak Çakallı’da Bir Köylü Ve Mustafa Kemal Paşa.


Sovyet diplomat Aralov, 1922 ocak ayında Çakallı'da bu köylüyle tercüman aracılığıyla konuşmuştu. Köylü pulluksuz karasabanla tarımdan dert yanarken vergilerin yoğunluğundan şikayetçi...Atatürk'ten umutlu....(Aralov bu kişilerin isimlerini bir cetvele yazmıştım ama kağıdı kaybettim diyor notlarında) Bu tarla Çakallı köprüsü ile Kocaköprü arasında)
KAYNAK: Mehmet KÖSEOĞLU
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=1104307166278083&set=pb.100000964304365.-2207520000.1524947240.&type=3&theater

Yaşlı Benz, içindekilerin yüreğini her an ağızlarına getirerek Kavak bucağına doğru tırmanıyordu. İkide bir bozulup durmak huyu olan otomobil, bir tarlanın kenarından geçerken hırlayarak, aksırıp öksürerek birdenbire durdu. Mustafa Kemal'le arkadaşları, inerek biraz ötede çift süren yaşlı bir köylüye yaklaştılar. Mustafa Kemal, selâm sabahtan sonra köylüye memleketin bugün içinde yüzdüğü dertlerden söz açtı, onun bu büyük ve öldürücü tehlikeler karşısındaki kaygı ve korku damarını deşmek istedi. Yaşlı köylü kös dinlemişe benziyordu. Mustafa Kemal'in bütün sözleri onu hiç etkilemiyordu. Yüzü, sabanıyla devirdiği bir toprak keseği gibi heyecansız, korkusuz ve durgundu. Mustafa Kemal, sözlerini sürdürerek:

— Hemşeri, dedi, düşman Samsun'a asker çıkaracak, belki buraların hepsini ele geçirecek, sense rahat rahat toprağı sürüyorsun.

Köylü, en sonra, paşanın verdiği sigarayı toprak renkli, çatlak ve nasırlı parmakları arasında beceriksizce tutup içmeye çalışırken şöyle karşılık verdi :

— Paşa, paşa, sen ne diyon? Biz, üç kardeştik. İki de oğul vardı. Yemen'de, Kafkas'ta, Çanakkale'de hepsi elden gitti. Bir ben kaldım. Ben de yarım adamım. Evde sekiz oksüz ile üç dul kalmış kadın var. Hepsi benim sabanımın ucuna bakar. Şimdi, benim vatanım da yurdum da şu tarlanın ucu. Düşman, oraya gelinceye dek benden hayır yok.

Mustafa Kemal, adamın üstüne daha çok varmadı. Onun ne demek istediğini anlayacak kadar tecrübesi vardı. Adamcağıza Allahaısmarladık diyerek yeniden çalışmaya başlayan otomobile bindi.
(…)
KAYNAK: Kutsal İsyan-II, Hasan İzzettin Dinamo, Tekin Yayınları 1986, Sayfa 100-101

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder