15 Şubat 2008 Cuma

Sakine BATURAY


SAKİNE BATURAY 
(1896 - 1974)

Atatürk’ü 19 Mayıs 1919 ‘da Samsun iskelesinde karşılayan tek kadın.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurcusu Ulu Önder M.Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919 günü Samsuna çıkışı Türk İstiklal Harbinin başlaması ve kendisinin de doğum günü kabul ettiği günüdür. Atatürk’ün Samsuna gidiş nedeni ve kişi sayısı hakkında devamlı araştırma konusu olmuştur. Ancak biz bu konuya girmeden asıl konumuz olan “Atatürk’ü Samsun iskelesinde karşılayan tek kadın Sakine Hanımı” yazacağız.

16 Mayıs 1919 Cumartesi günü, İstanbul’dan kalkan, Kaptan İsmail Hakkı (Durusu) idaresindeki Bandırma Vapuru, Dokuzuncu Ordu Kıta’ları Müfettişliğine atanan Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) ile mahiyetini Samsun’a götürüyordu. Atatürk, Samsun ve çevresinde asayişi düzenlemekle görevli idi. 18 Mayıs 1919′da Sinop’a geldiler. Atatürk, iskeleye çıkarak, karadan Samsun’a yol olup olmadığını sordu, olmadığını öğrenince de tekrar vapura binerek Samsun’a hareket etti. 19 Mayıs 1919 Salı günü sabahı saat 6 ‘da Samsun limanındaydı. Savaşlardan yenik çıkmış bölünmüş, umutsuz yorgun, çileli bir milleti, yeniden diriltmek, ayağa kaldırmak üzere, Atatürk’ün Samsun’a ve Anadolu’ya ilk ayak basışı o gün, o saatti.
(…)

Samsun’da karşılama
Fırtınalı bir Pazartesi günü Samsun sahiline demir atan ve bilinen adıyla Bandırma Gemisi’ndeki Mustafa Kemal ve arkadaşlarını ilk olarak Havuzlu İsmail’in kullandığı sandalla Kurmay Binbaşı Mahmut Ekrem Bey karşılar. Güvertede bulunan Mustafa Kemal’in yanına giden Mahmut Ekrem Bey selam verir ve “Hoş geldiniz Paşam” diyerek Mustafa Kemal’i Samsun’da ilk karşılayan kişi olur. Kurtuluş Mücadelesi’ni başlatacak olan Mustafa Kemal’i karaya ise Karakaş Mustafa lakaplı kayıkçı çıkarır. Uzun yıllar Mustafa Kemal’i karaya Havuzlu İsmail’in mi, yoksa Karakaş Mustafa’nın mı çıkardığı tartışılsa da daha sonra resmi olarak Karakaş Mustafa’nın çıkardığı kabul edilerek Karakaş’a ölümünde resmi tören yapılır. Bugün, Asri Mezarlık’ta yatan Havuzlu İsmail’in (Yurtsever) de Mustafa Karakaş’ın da mezar taşlarında Atatürk’ü Samsun’da karaya çıkaran kişi oldukları yazısı yer alıyor.

Paşa’yı karşılayan Samsunluların arasında ise tek bir kadın vardır. Sakine hanım. Birazdan yazacağız. 19 Mayıs’tan günümüze ayakta kalan tek iskele: Mustafa Kemal ve arkadaşları Samsun’a ilk adımlarını Reji İskelesi’nden atarlar. Birinci Dünya Savaşı’nda Ruslar tarafından kentin bütün iskeleleri bombalanmış, ancak bir tek Fransızlara ait Reji İskelesi sağlam kalmıştır. Fransızlar o dönemde Samsun’da Kurulu bir fabrikada (Reji) sigara üretmektedirler. İskele’nin adı bu nedenle Tütün İskelesi olarak da geçmektedir. Mustafa Kemal ve arkadaşlarını Samsun’da küçük bir grup karşılar. Karşılamada Samsun Mutasarrıfı İbrahim Ethem bey bulunmamaktadır. Mutasarrıf rahatsız olduğunu belirterek yerine Muhasebe Müdürü Osman Bey’den heyeti karşılamasını ve ağırlama işleriyle ilgilenmesini istemiştir.

Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışına ait canlandırma dışında fotoğrafının ise bulunmadığı belirtiliyor. Ancak emekli pilot binbaşı sayın Celal Uzar bana 19 Mayıs 1919’da çekilen, bu konuda İstanbul’da yaşayan bir ailede bazı fotoğraflar olduğunu, ailenin bu fotoğrafları Samsun Belediyesine gönderdiklerini, ancak bu fotoğrafların kayıp olduğunu söyledi. Belki bir gün bir yerden çıkar.

Grubun Konaklaması
Mustafa Kemal ve arkadaşları kalabalık oldukları için tek otele yerleştirilemezler. Atatürk ve bir grup maiyetiyle birlikte Jean İonnis Mantika’ya ait olan “Mantika Palas”a yerleştirilirler. Diğerleri ise bugünkü Samsun Ticaret ve Sanayi Odası’nın yerinde bulunan o zamanki Karadeniz Oteli’nde kalırlar. Mantika Palas, uzun yıllar “Mıntıka Palas” olarak adlandırılmış ve günümüzde “Gazi Müzesi” olarak kullanılıyor.

Atatürk’ün Samsun’a gelişi İngilizler tarafından tedirginlik yaratırken, halk tarafından henüz önemi anlaşılamamıştır. Beş yıl sonra (20 Eylül 1924) büyük coşkuyla karşılanacak olan Mustafa Kemal’in Samsun’a ilk gelişi ise o günkü gazetelerde yeterince yer bulmaz. 25 Mayıs’ta Havza’ya giden Mustafa Kemal, bazı kaynaklara göre Mantika Palas’ta kısa süre konaklamış, Samsun’dan ayrıldıktan sonra ‘eski Ankara yolu’ olarak bilinen güzergâh üzerindeki Avdan Köyü’nde karargâh kurup bir süre de burada kaldıktan sonra Havza’ya geçtiği belirtiliyor.

Şimdi asıl konumuza dönelim. Geçenlerde Torbalı parkında sayın Orhan Baturay ile bir çok yaşlı kimse ile sohbet ediyorduk. Orhan bey bir ara annesi Sakine Hanımın kendilerine hayatı boyunca “ben Mustafa Kemal Paşa’yı Samsun’da 19 Mayıs 1919 günü iskelede karşılayan tek kadındım “ diye gurur duyduğunu anlatınca bu konuyu araştırayım dedim.

Sakine Hanım, Orhan beyin dediğine göre Erzurum İspir ilçesi Baksır-Kındız köyü doğumlu. Babası Hasan Reis. Samsun’da eşraftan Ömerzadelerin yanında takada çalışıyor. Romanya’-Köstence’den Samsun’a petrol taşıyorlarmış. Yani her ne kadar Hasan Reis Erzurum’lu ise de gurbetçi. Sakine hanım 1896 doğumlu. Nüfus kâğıdına göre Samsun doğumlu. Ancak o kayıtta bir tutarsızlık var. Sakine hanım 1911 veya 1912 de Muhsin adlı birisi ile evlenmiş. Bu evlilikten Lütfü adında bir çocuk olmuş. Ancak çocuk ayakları içe doğru 90 derece dönük.. Yani sakat. Bu arada kocası Muhsin Bey Yemen harbinde askerde kalmış. Köy Ermenilerin katliamına uğramış. Sakine hanım tek sakat çocukla kışın 2,5 ay süren bir yolculuktan sonra Samsun’a babasına sığınmış.

Orhan Bey annesinin bu yolculuk sırasında geçtikleri köylerdeki Ermeni mezalimini anlatırken özellikle kazığa oturtulmuş Müslümanları anlatırken ağladığını belirtti. Samsun’a varınca önce oğlunun düzgün yürüyebilmesi için devlet hastanesine yatırır. Hastanede ortopedist Amerikalı doktorlar vardır. Amerikalı doktorlar oğluna tedavi ederken Sakine Hanım diğer hastalarla da ilgilenir. Yani bir bakıma gönüllü hastabakıcıdır. Bu durum Amerikalı doktorların dikkatini çeker. Oğlu Lütfü ameliyatla tedavi olur. Ama Sakine Hanım hastabakıcı olarak işe alınır. Bu arada Amerikalı doktorlardan İngilizce ve Latin alfabesini öğrenir. Sakine Hanım girişken, aktif ve zeki biridir. Hele hele konumu hastabakıcı da olsa şehirde ne olup bittiğini saati saatine öğrenmektedir.

Şehre Mustafa Kemal’in geleceği öğrenince eşraftaki kişilerle beraber tek kadın olarak iskelede karşılar. Sakine Hanım tüm hayatı boyunca bu anı tanıklık eden tek kadın olmanın gururunu çocuklarına hep anlatır. Sırf çocuklarına değil etraftaki kişiler de. Ben bu araştırma sırasında yakında bulunmuş kişilerden aynı yönde bilgiyi teyit ettim. Örneğin Sayın Hasan Varlık abiye konuyu açtığımda o da bana aynı bilgiyi kendisinden duyduğunu söyledi. Her ne kadar bu küçük ayrıntı o gün için önemsiz olsa dahi bugün için bilinmesi açısından önemli. Bu da bana nasip oldu. Bu bilginin teyit etme şansı şuan için ne yazık ki yok. Ama ileride ortaya çıkabilecek bir belge veya anı defteri veya günlük veya bir fotoğraf bu bilginin güçlenmesini sağlayacaktır.

İstiklal Harbi boyunca Samsun’lu kadınları örgütler. Ömerzadeler de kendini destekler. Onlardan pamuk ve yün toplatır. Bunlar kirmanlarda eğrilir. Cephedeki askere içlik olarak dokunur ve cepheye gönderilir.

Denizli’nin Çal ilçesinin Süller köyünden olan Abdullah Bey rüştüye (ortaokul) mezunudur. Askere sıhhiye eri olarak alınır. 11 yıl doğu cephesinde görev yapar. Sahra hastanesinde çavuş olur. O günün adeta doktoru. Seferberlik (Mondros Mütarekesi ) sonrası terhis olur. Memleketine gemi ile dönmek için Samsun’a varır. Hastaneye hastabakıcı arandığına dair ilânı görünce imtihana alınır ve işe başlar. Bir süre sonra Sakine hanımla tanışırlar ve evlenirler. Ancak Abdullah Bey sağlığından dolayı bir süre sonra memleketine dönmek zorunda kalır. Halı ticaretine atılır. Başarılı olamaz. Tayin ister. Bakanlıkça sıtma savaş memuru olarak 1929 yılında Torbalı’ya atanır. At sırtında yıllarca sıtma ile Torbalı ve Menderes köylerinde mücadele eder. Evden bir çıktımı ancak 20 gün sonra dönmekte, aldığı kan örneklerini İzmir’e göndermekte ve kinin tedavisini bizzat yürütmektedir. Köylerde âdeta doktor olur. Sakine hanım ile evliliğinden 2 çocuğu olur. Soyadını Atatürk döneminin ünlü denizaltısı Baturay olarak alır. Çünkü bu denizaltılara isimleri bizzat Atatürk tarafından verilmiştir (Saldıray - Baturay - Yıldıray)

Sakine hanım okumaya çok düşkündür, özellikle de tarihe. Abdullah Bey 1954 yılında malûlen emekli olur. 1973 yılında vefat eder. Sakine hanım mahallenin sağlıkçısıdır. Kendisi de 1974 yılında vefat eder. İlk oğlu Lütfü Şahiner devlet tarafından İsveçre’ye eğitime gönderilir. Makine Mühendisi olur. İzmit Seka da çalışır. Diğer oğlu Orhan Bey sanat enstitüsü elektrik bölümünü bitirir. Torbalı’nın ilk elektrik tesisatını çeker. Diğer oğlu Mehmet emekli olur. Geride tek yaşayan Orhan Bey yaşamaktadır.

O günün şartlarında Mustafa Kemal’i karşılama cesaretini gösteren bu aydın Türk kadının saygı ve rahmetle anıyoruz. Bu çalışmada benimle bilgi ve özel fotoğraf arşivini paylaşan sayın Orhan Baturay’a, sayın Hasan Varlık’a, Sayın Celal Uzar’a buradan teşekkürlerimi sunuyorum. Her zaman söyledim. Tüm hatalar tarafıma aittir. Hiç bir iddiam yoktur. Amacımız kayıt altına alınmadır. Bu araştırmanın ileride yapılacak akademik çalışmalara ışık tutması dileği ile. Kalın sağlıcakla.

/Necat ÇETİN
Yerel Tarih Araştırmacısı Torbalı İzmir











Sakine BATURAY

Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutladığımız 19 Mayıs’ta, tam 97 yıl önce; Atatürk'ü, Samsun'da karşılayan grupta bir kadın vardı. Hastabakıcıydı ve 23 yaşındaydı.

Torbalılı araştırmacı-yazar, tarih öğretmeni Necat Çetin, Torbalı Parkı'ndaki bir grup yaşlıyla sohbet ederken tesadüfen Sakine Hanım'ın varlığını öğrenir. Çünkü konuştuğu kişi Sakine Hanım'ın oğlu Orhan Baturay'dır. Çetin, bu röportajından öğrendiklerini, 2009'da Samsun ve Milli Mücadele Sempozyumu'nda bir bildiri halinde sundu.

Buna göre; Sakine Hanım'ın, Samsun'da Atatürk'ü karşılayan tek kadın olduğu ortaya çıktı. Sakine Hanım'ın hala Torbalı'da yaşayan oğlu Orhan Baturay'ın 2008'de Necat Tekin'e anlattığına göre Sakine Hanım, tuttuğunu koparan, mücadeleci, meraklı, çalışkan bir kadın. Samsun'da Atatürk'ü iskelede karşılamasının dışında, dönem kadınlarını temsilen ilginç bir hayat hikayesi var.

1896 Erzurum İspir ilçesi Baksır-Kındız'da doğmuş. Babası Hasan Reis, Samsun'da eşraftan Ömerzedelerin yanında takada çalışıyormuş. Romanya-Köstence'den Samsun'a petrol taşıyormuş.

Sakat oğlunu yürütmüş
Necat Çetin'in 2009'da hazırladığı bir sempozyum bildirisine göre; Sakine Hanım, 1911 veya 1912 de Muhsin Bey'le evlenmiş. Bu evlilikten 1913 yılında Lütfü adında oğlu olmuş. Ancak çocuğun ayakları içe doğru 90 derece dönükmüş. Yani sakat. Bu arada kocası Muhsin Bey, Yemen harbinde askerde kalmış. Sakine Hanım'ın yaşadığı köyde bulunan Türkler, Ermenilerin katliamına uğramış. Sakine Hanım tek sakat çocukla kadın başına kışın 2,5 ay süren bir yolculuktan sonra Samsun’a, babasına sığınmış. Samsun’a varınca önce oğlunun düzgün yürüyebilmesi için Samsun’un önde gelen eşraflarından Ömerzadeler aracılığı ile oğlunu devlet hastanesine yatırmış. Hastanede ortopedist Amerikalı doktorlar çalışıyormuş. Doktorlar oğluna tedavi ederken Sakine Hanım, diğer hastalarla da yakından ilgileniyor, bir bakıma gönüllü hastabakıcılık yapıyormuş. Bu durum Amerikalı doktorların dikkatini çekmiş. Oğlu Lütfü ameliyatla tedavi olmuş. Bu arada Sakine Hanım, hastaneye hastabakıcı olarak işe alınmış. Amerikalı doktorlardan İngilizce ve Latin alfabesini öğrenmiş. Oğlu Orhan anlatıyor: "Mesela ben ortaokulda okuduğum zaman İngilizceyle ilgili telaffuz öyle değil böyle derdi. Tabii yazmak yok."

Meraklı kadınmış
Sakine Hanım girişken, aktif ve zeki birisiymiş. Hastabakıcı da olsa şehirde ne olup bittiğini saati saatine öğrenirmiş. Şehre Mustafa Kemal’in geleceği öğrenince; eşraftaki kişilerle beraber tek kadın olarak iskelede Atatürk’ü karşılamış. Sakine Hanım, tüm hayatı boyunca bu ana tanıklık eden tek kadın olmanın gururunu çocuklarına ve çevresindekilere hep anlatmış.

"Mustafa Kemal’in geleceğini nereden duymuş?" sorusunu oğlu Orhan şöyle yanıtlıyor:
"Demek ki hastanede, hastanenin askeri erkânından bilgi aldı. Ve çok meraklı bir kadındı zaten kendisi. Atılım yapmak isteyen bir kadındı. Kabuğuna sığmayan bir kadındı. Öyle bir şey ki mesela Ömerzadelere; ‘Siz eşrafısınız. Herkes yastığından, yatağından bir miktar pamuk çıkarsın, dokuyalım, askere gönderelim’ diyen bir kadın."

Derken; 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa'nın geleceği Samsun’da duyulmuş. Orhan Bey, anlatmaya devam ediyor:
"O zaman Samsun büyük bir il değil. Ne de olsa beş on binlik bir ilçe büyüklüğünde. Tahmin ediyorum, yirmi bin de nüfusu yoktur. Mustafa Kemal’in Samsun’a geleceğini duyuyor ve kadın olarak o grubun içerisine katılıyor. Bu olayı gururla anlatırdı; 'Ben 19 Mayıs 1919’da bir kadın olarak Samsun’da iskelede Atatürk’ü karşılamaya gittim' derdi."

Askeri sıcak tutacak yün kazak, çorap
Yerel Tarihçi Necat Çetin’in yaptığı aynı röportajda oğlu Orhan Baturay'ın anlattıklarına göre Sakine Hanım İstiklal Harbi boyunca Samsun’lu kadınları örgütlemiş. Ömerzadeler de kendini desteklemiş. Orhan Bey, "Onlardan yün toplatır. Bunlar kadınlar tarafından kirmanlarda eğrilir. Cephedeki askere sıcak tutması için çamaşır olarak dokunur ve denkler halinde cepheye gönderilir" diyor. Ayrıca annesi Sakine Hanım'ın ömrünün kitap okumakla geçtiğini anlatıyor: "Ankara’ya gittiğinde illa bana oradan bir tarih kitabı bak, derdi" diyor.

İkinci evlilik
Bu arada Sakine Hanım, ikinci evliliğini yapmış. Oğlu Orhan, Sakine Hanım Atatürk'ü karşıladığında; annesinin, babası Abdullah Bey ile evli olduğunu söylüyor. Necat Çetin'in aktarımına göre, Abdullah Bey, sert mizaçlı biriymiş, piyano çalarmış ve çok iyi bir doktormuş:

"Denizli’nin Çal ilçesinin Süller köyünden olan Abdullah Bey rüştüye (ortaokul) mezunudur. Askere sıhhiye eri olarak alınır. 11 yıl doğu cephesinde görev yapar. Sahra hastanesinde sıhhiye çavuşu olur. Yani adeta doktordur. Seferberlik (Mondros Mütarekesi) sonrası terhis olur. Memleketine gemi ile dönmek için Samsun’a varır. Hastaneye hastabakıcı arandığına dair ilânı görünce imtihana alınır ve işe başlar. Bir süre sonra Sakine hanımla tanışırlar ve evlenirler. Ancak Samsun’un havası Abdullah beyin sağlığını bozar. Doktorlar rutubetli havanın olmadığı yerde yaşaması gerektiğini söyler. Abdullah Bey Samsun’a gelişinden üç-dört yıl sonra ailesiyle birlikte memleketine döner. Çal’da halı ticaretine atılır, ama ticarette başarılı olamaz. İflas eder. Devletten tekrar sıhhiye memuru olarak atama ister. Bu dönemde devlet, toplum sağlığı konusunda sıtmaya savaş açar. Bakanlıkça sıtma savaş memuru olarak 1929'da Torbalı’ya atanır. At sırtında yıllarca Torbalı ve Menderes köylerinde sıtma ile mücadele eder. Evden atla bir çıktı mı ancak 20 gün sonra evine dönmekte, aldığı kan örneklerini İzmir’e göndermekte ve kinin tedavisini bizzat yürütmektedir. Köylerde âdeta sıtma doktoru olur."

2 çocukları olur
Sakine hanım ile evliliğinden 2 çocuğu olmuş. 1930 doğumlu Orhan ve 1931 doğumlu Mehmet. Abdullah Bey soyadını, Atatürk döneminin ünlü denizaltısı Baturay olarak almış. Çünkü bu denizaltılara (Saldıray, Baturay, Yıldıray) isimleri bizzat Atatürk tarafından verilmiş. Abdullah Bey sıtma ile savaşta adeta sağlını feda etmiş. Artık gözleri görmediğinden 1954'te malûlen emekli olur. 1973'te ise vefat eder. Bu arada Sakine Hanım ise mahallenin sağlıkçısıdır. Çok geçmeden, o da 1974 yılında vefat eder.

İlk oğlu Lütfü Şahiner yatılı olarak endüstri meslek lisesini okur. Ardından II. Dünya Savaşı sırasında devlet tarafından İsviçre’ye üniversiteye eğitime gönderilir. Makine Mühendisi olur. İzmit Seka’da çalışır. Diğer oğlu Orhan Bey sanat enstitüsü elektrik bölümünü bitirir. Torbalı’nın ilk sokak elektrik tesisatını çeker. Diğer oğlu Mehmet emekli olur. Bugün sadece Orhan Bey yaşıyor.
(...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder