SAKİNE BATURAY
(1896 - 1974)
Atatürk’ü 19 Mayıs 1919 ‘da Samsun
iskelesinde karşılayan tek kadın.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurcusu Ulu
Önder M.Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919 günü Samsuna çıkışı Türk İstiklal
Harbinin başlaması ve kendisinin de doğum günü kabul ettiği günüdür. Atatürk’ün
Samsuna gidiş nedeni ve kişi sayısı hakkında devamlı araştırma konusu olmuştur.
Ancak biz bu konuya girmeden asıl konumuz olan “Atatürk’ü Samsun iskelesinde
karşılayan tek kadın Sakine Hanımı” yazacağız.
16 Mayıs 1919 Cumartesi günü,
İstanbul’dan kalkan, Kaptan İsmail Hakkı (Durusu) idaresindeki Bandırma Vapuru,
Dokuzuncu Ordu Kıta’ları Müfettişliğine atanan Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) ile
mahiyetini Samsun’a götürüyordu. Atatürk, Samsun ve çevresinde asayişi
düzenlemekle görevli idi. 18 Mayıs 1919′da Sinop’a geldiler. Atatürk, iskeleye
çıkarak, karadan Samsun’a yol olup olmadığını sordu, olmadığını öğrenince de
tekrar vapura binerek Samsun’a hareket etti. 19 Mayıs 1919 Salı günü sabahı
saat 6 ‘da Samsun limanındaydı. Savaşlardan yenik çıkmış bölünmüş, umutsuz
yorgun, çileli bir milleti, yeniden diriltmek, ayağa kaldırmak üzere,
Atatürk’ün Samsun’a ve Anadolu’ya ilk ayak basışı o gün, o saatti.
(…)
Samsun’da karşılama
Fırtınalı bir Pazartesi günü Samsun
sahiline demir atan ve bilinen adıyla Bandırma Gemisi’ndeki Mustafa Kemal ve
arkadaşlarını ilk olarak Havuzlu İsmail’in kullandığı sandalla Kurmay Binbaşı
Mahmut Ekrem Bey karşılar. Güvertede bulunan Mustafa Kemal’in yanına giden
Mahmut Ekrem Bey selam verir ve “Hoş geldiniz Paşam” diyerek Mustafa Kemal’i
Samsun’da ilk karşılayan kişi olur. Kurtuluş Mücadelesi’ni başlatacak olan
Mustafa Kemal’i karaya ise Karakaş Mustafa lakaplı kayıkçı çıkarır. Uzun yıllar
Mustafa Kemal’i karaya Havuzlu İsmail’in mi, yoksa Karakaş Mustafa’nın mı
çıkardığı tartışılsa da daha sonra resmi olarak Karakaş Mustafa’nın çıkardığı
kabul edilerek Karakaş’a ölümünde resmi tören yapılır. Bugün, Asri Mezarlık’ta
yatan Havuzlu İsmail’in (Yurtsever) de Mustafa Karakaş’ın da mezar taşlarında
Atatürk’ü Samsun’da karaya çıkaran kişi oldukları yazısı yer alıyor.
Paşa’yı karşılayan Samsunluların
arasında ise tek bir kadın vardır. Sakine hanım. Birazdan yazacağız. 19
Mayıs’tan günümüze ayakta kalan tek iskele: Mustafa Kemal ve arkadaşları
Samsun’a ilk adımlarını Reji İskelesi’nden atarlar. Birinci Dünya Savaşı’nda Ruslar
tarafından kentin bütün iskeleleri bombalanmış, ancak bir tek Fransızlara ait
Reji İskelesi sağlam kalmıştır. Fransızlar o dönemde Samsun’da Kurulu bir
fabrikada (Reji) sigara üretmektedirler. İskele’nin adı bu nedenle Tütün
İskelesi olarak da geçmektedir. Mustafa Kemal ve arkadaşlarını Samsun’da küçük
bir grup karşılar. Karşılamada Samsun Mutasarrıfı İbrahim Ethem bey
bulunmamaktadır. Mutasarrıf rahatsız olduğunu belirterek yerine Muhasebe Müdürü
Osman Bey’den heyeti karşılamasını ve ağırlama işleriyle ilgilenmesini
istemiştir.
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışına ait
canlandırma dışında fotoğrafının ise bulunmadığı belirtiliyor. Ancak emekli
pilot binbaşı sayın Celal Uzar bana 19 Mayıs 1919’da çekilen, bu konuda
İstanbul’da yaşayan bir ailede bazı fotoğraflar olduğunu, ailenin bu
fotoğrafları Samsun Belediyesine gönderdiklerini, ancak bu fotoğrafların kayıp
olduğunu söyledi. Belki bir gün bir yerden çıkar.
Grubun Konaklaması
Mustafa Kemal ve arkadaşları kalabalık
oldukları için tek otele yerleştirilemezler. Atatürk ve bir grup maiyetiyle
birlikte Jean İonnis Mantika’ya ait olan “Mantika Palas”a yerleştirilirler.
Diğerleri ise bugünkü Samsun Ticaret ve Sanayi Odası’nın yerinde bulunan o
zamanki Karadeniz Oteli’nde kalırlar. Mantika Palas, uzun yıllar “Mıntıka
Palas” olarak adlandırılmış ve günümüzde “Gazi Müzesi” olarak kullanılıyor.
Atatürk’ün Samsun’a gelişi İngilizler
tarafından tedirginlik yaratırken, halk tarafından henüz önemi
anlaşılamamıştır. Beş yıl sonra (20 Eylül 1924) büyük coşkuyla karşılanacak
olan Mustafa Kemal’in Samsun’a ilk gelişi ise o günkü gazetelerde yeterince yer
bulmaz. 25 Mayıs’ta Havza’ya giden Mustafa Kemal, bazı kaynaklara göre Mantika
Palas’ta kısa süre konaklamış, Samsun’dan ayrıldıktan sonra ‘eski Ankara yolu’
olarak bilinen güzergâh üzerindeki Avdan Köyü’nde karargâh kurup bir süre de
burada kaldıktan sonra Havza’ya geçtiği belirtiliyor.
Şimdi asıl konumuza dönelim.
Geçenlerde Torbalı parkında sayın Orhan Baturay ile bir çok yaşlı kimse ile
sohbet ediyorduk. Orhan bey bir ara annesi Sakine Hanımın kendilerine hayatı
boyunca “ben Mustafa Kemal Paşa’yı Samsun’da 19 Mayıs 1919 günü iskelede
karşılayan tek kadındım “ diye gurur duyduğunu anlatınca bu konuyu araştırayım
dedim.
Sakine Hanım, Orhan beyin dediğine
göre Erzurum İspir ilçesi Baksır-Kındız köyü doğumlu. Babası Hasan Reis.
Samsun’da eşraftan Ömerzadelerin yanında takada çalışıyor.
Romanya’-Köstence’den Samsun’a petrol taşıyorlarmış. Yani her ne kadar Hasan
Reis Erzurum’lu ise de gurbetçi. Sakine hanım 1896 doğumlu. Nüfus kâğıdına göre
Samsun doğumlu. Ancak o kayıtta bir tutarsızlık var. Sakine hanım 1911 veya
1912 de Muhsin adlı birisi ile evlenmiş. Bu evlilikten Lütfü adında bir çocuk
olmuş. Ancak çocuk ayakları içe doğru 90 derece dönük.. Yani sakat. Bu arada
kocası Muhsin Bey Yemen harbinde askerde kalmış. Köy Ermenilerin katliamına
uğramış. Sakine hanım tek sakat çocukla kışın 2,5 ay süren bir yolculuktan
sonra Samsun’a babasına sığınmış.
Orhan Bey annesinin bu yolculuk
sırasında geçtikleri köylerdeki Ermeni mezalimini anlatırken özellikle kazığa
oturtulmuş Müslümanları anlatırken ağladığını belirtti. Samsun’a varınca önce
oğlunun düzgün yürüyebilmesi için devlet hastanesine yatırır. Hastanede
ortopedist Amerikalı doktorlar vardır. Amerikalı doktorlar oğluna tedavi ederken
Sakine Hanım diğer hastalarla da ilgilenir. Yani bir bakıma gönüllü
hastabakıcıdır. Bu durum Amerikalı doktorların dikkatini çeker. Oğlu Lütfü
ameliyatla tedavi olur. Ama Sakine Hanım hastabakıcı olarak işe alınır. Bu
arada Amerikalı doktorlardan İngilizce ve Latin alfabesini öğrenir. Sakine
Hanım girişken, aktif ve zeki biridir. Hele hele konumu hastabakıcı da olsa
şehirde ne olup bittiğini saati saatine öğrenmektedir.
Şehre Mustafa Kemal’in geleceği
öğrenince eşraftaki kişilerle beraber tek kadın olarak iskelede karşılar.
Sakine Hanım tüm hayatı boyunca bu anı tanıklık eden tek kadın olmanın gururunu
çocuklarına hep anlatır. Sırf çocuklarına değil etraftaki kişiler de. Ben bu
araştırma sırasında yakında bulunmuş kişilerden aynı yönde bilgiyi teyit ettim.
Örneğin Sayın Hasan Varlık abiye konuyu açtığımda o da bana aynı bilgiyi
kendisinden duyduğunu söyledi. Her ne kadar bu küçük ayrıntı o gün için önemsiz
olsa dahi bugün için bilinmesi açısından önemli. Bu da bana nasip oldu. Bu
bilginin teyit etme şansı şuan için ne yazık ki yok. Ama ileride ortaya
çıkabilecek bir belge veya anı defteri veya günlük veya bir fotoğraf bu
bilginin güçlenmesini sağlayacaktır.
İstiklal Harbi boyunca Samsun’lu
kadınları örgütler. Ömerzadeler de kendini destekler. Onlardan pamuk ve yün
toplatır. Bunlar kirmanlarda eğrilir. Cephedeki askere içlik olarak dokunur ve
cepheye gönderilir.
Denizli’nin Çal ilçesinin Süller
köyünden olan Abdullah Bey rüştüye (ortaokul) mezunudur. Askere sıhhiye eri
olarak alınır. 11 yıl doğu cephesinde görev yapar. Sahra hastanesinde çavuş
olur. O günün adeta doktoru. Seferberlik (Mondros Mütarekesi ) sonrası terhis
olur. Memleketine gemi ile dönmek için Samsun’a varır. Hastaneye hastabakıcı
arandığına dair ilânı görünce imtihana alınır ve işe başlar. Bir süre sonra
Sakine hanımla tanışırlar ve evlenirler. Ancak Abdullah Bey sağlığından dolayı
bir süre sonra memleketine dönmek zorunda kalır. Halı ticaretine atılır.
Başarılı olamaz. Tayin ister. Bakanlıkça sıtma savaş memuru olarak 1929 yılında
Torbalı’ya atanır. At sırtında yıllarca sıtma ile Torbalı ve Menderes
köylerinde mücadele eder. Evden bir çıktımı ancak 20 gün sonra dönmekte, aldığı
kan örneklerini İzmir’e göndermekte ve kinin tedavisini bizzat yürütmektedir.
Köylerde âdeta doktor olur. Sakine hanım ile evliliğinden 2 çocuğu olur.
Soyadını Atatürk döneminin ünlü denizaltısı Baturay olarak alır. Çünkü bu
denizaltılara isimleri bizzat Atatürk tarafından verilmiştir (Saldıray -
Baturay - Yıldıray)
Sakine hanım okumaya çok düşkündür,
özellikle de tarihe. Abdullah Bey 1954 yılında malûlen emekli olur. 1973
yılında vefat eder. Sakine hanım mahallenin sağlıkçısıdır. Kendisi de 1974
yılında vefat eder. İlk oğlu Lütfü Şahiner devlet tarafından İsveçre’ye eğitime
gönderilir. Makine Mühendisi olur. İzmit Seka da çalışır. Diğer oğlu Orhan Bey
sanat enstitüsü elektrik bölümünü bitirir. Torbalı’nın ilk elektrik tesisatını
çeker. Diğer oğlu Mehmet emekli olur. Geride tek yaşayan Orhan Bey
yaşamaktadır.
O günün şartlarında Mustafa Kemal’i
karşılama cesaretini gösteren bu aydın Türk kadının saygı ve rahmetle anıyoruz.
Bu çalışmada benimle bilgi ve özel fotoğraf arşivini paylaşan sayın Orhan
Baturay’a, sayın Hasan Varlık’a, Sayın Celal Uzar’a buradan teşekkürlerimi
sunuyorum. Her zaman söyledim. Tüm hatalar tarafıma aittir. Hiç bir iddiam
yoktur. Amacımız kayıt altına alınmadır. Bu araştırmanın ileride yapılacak
akademik çalışmalara ışık tutması dileği ile. Kalın sağlıcakla.
/Necat
ÇETİN
Yerel Tarih Araştırmacısı Torbalı
İzmir
Sakine BATURAY
Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramı olarak kutladığımız 19 Mayıs’ta, tam 97 yıl önce; Atatürk'ü, Samsun'da
karşılayan grupta bir kadın vardı. Hastabakıcıydı ve 23 yaşındaydı.
Torbalılı araştırmacı-yazar, tarih
öğretmeni Necat Çetin, Torbalı Parkı'ndaki bir grup yaşlıyla sohbet ederken
tesadüfen Sakine Hanım'ın varlığını öğrenir. Çünkü konuştuğu kişi Sakine
Hanım'ın oğlu Orhan Baturay'dır. Çetin, bu röportajından öğrendiklerini,
2009'da Samsun ve Milli Mücadele Sempozyumu'nda bir bildiri halinde sundu.
Buna göre; Sakine Hanım'ın, Samsun'da
Atatürk'ü karşılayan tek kadın olduğu ortaya çıktı. Sakine Hanım'ın hala
Torbalı'da yaşayan oğlu Orhan Baturay'ın 2008'de Necat Tekin'e anlattığına göre
Sakine Hanım, tuttuğunu koparan, mücadeleci, meraklı, çalışkan bir kadın.
Samsun'da Atatürk'ü iskelede karşılamasının dışında, dönem kadınlarını temsilen
ilginç bir hayat hikayesi var.
1896 Erzurum İspir ilçesi
Baksır-Kındız'da doğmuş. Babası Hasan Reis, Samsun'da eşraftan Ömerzedelerin
yanında takada çalışıyormuş. Romanya-Köstence'den Samsun'a petrol taşıyormuş.
Sakat
oğlunu yürütmüş
Necat Çetin'in 2009'da hazırladığı bir
sempozyum bildirisine göre; Sakine Hanım, 1911 veya 1912 de Muhsin Bey'le
evlenmiş. Bu evlilikten 1913 yılında Lütfü adında oğlu olmuş. Ancak çocuğun
ayakları içe doğru 90 derece dönükmüş. Yani sakat. Bu arada kocası Muhsin Bey,
Yemen harbinde askerde kalmış. Sakine Hanım'ın yaşadığı köyde bulunan Türkler,
Ermenilerin katliamına uğramış. Sakine Hanım tek sakat çocukla kadın başına
kışın 2,5 ay süren bir yolculuktan sonra Samsun’a, babasına sığınmış. Samsun’a
varınca önce oğlunun düzgün yürüyebilmesi için Samsun’un önde gelen
eşraflarından Ömerzadeler aracılığı ile oğlunu devlet hastanesine yatırmış.
Hastanede ortopedist Amerikalı doktorlar çalışıyormuş. Doktorlar oğluna tedavi
ederken Sakine Hanım, diğer hastalarla da yakından ilgileniyor, bir bakıma
gönüllü hastabakıcılık yapıyormuş. Bu durum Amerikalı doktorların dikkatini
çekmiş. Oğlu Lütfü ameliyatla tedavi olmuş. Bu arada Sakine Hanım, hastaneye
hastabakıcı olarak işe alınmış. Amerikalı doktorlardan İngilizce ve Latin
alfabesini öğrenmiş. Oğlu Orhan anlatıyor: "Mesela ben ortaokulda okuduğum
zaman İngilizceyle ilgili telaffuz öyle değil böyle derdi. Tabii yazmak
yok."
Meraklı
kadınmış
Sakine Hanım girişken, aktif ve zeki
birisiymiş. Hastabakıcı da olsa şehirde ne olup bittiğini saati saatine
öğrenirmiş. Şehre Mustafa Kemal’in geleceği öğrenince; eşraftaki kişilerle
beraber tek kadın olarak iskelede Atatürk’ü karşılamış. Sakine Hanım, tüm
hayatı boyunca bu ana tanıklık eden tek kadın olmanın gururunu çocuklarına ve çevresindekilere
hep anlatmış.
"Mustafa Kemal’in geleceğini
nereden duymuş?" sorusunu oğlu Orhan şöyle yanıtlıyor:
"Demek ki hastanede, hastanenin
askeri erkânından bilgi aldı. Ve çok meraklı bir kadındı zaten kendisi. Atılım
yapmak isteyen bir kadındı. Kabuğuna sığmayan bir kadındı. Öyle bir şey ki
mesela Ömerzadelere; ‘Siz eşrafısınız. Herkes yastığından, yatağından bir
miktar pamuk çıkarsın, dokuyalım, askere gönderelim’ diyen bir kadın."
Derken; 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal
Paşa'nın geleceği Samsun’da duyulmuş. Orhan Bey, anlatmaya devam ediyor:
"O zaman Samsun büyük bir il
değil. Ne de olsa beş on binlik bir ilçe büyüklüğünde. Tahmin ediyorum, yirmi
bin de nüfusu yoktur. Mustafa Kemal’in Samsun’a geleceğini duyuyor ve kadın
olarak o grubun içerisine katılıyor. Bu olayı gururla anlatırdı; 'Ben 19 Mayıs
1919’da bir kadın olarak Samsun’da iskelede Atatürk’ü karşılamaya gittim'
derdi."
Askeri
sıcak tutacak yün kazak, çorap
Yerel Tarihçi Necat Çetin’in yaptığı
aynı röportajda oğlu Orhan Baturay'ın anlattıklarına göre Sakine Hanım İstiklal
Harbi boyunca Samsun’lu kadınları örgütlemiş. Ömerzadeler de kendini
desteklemiş. Orhan Bey, "Onlardan yün toplatır. Bunlar kadınlar tarafından
kirmanlarda eğrilir. Cephedeki askere sıcak tutması için çamaşır olarak dokunur
ve denkler halinde cepheye gönderilir" diyor. Ayrıca annesi Sakine
Hanım'ın ömrünün kitap okumakla geçtiğini anlatıyor: "Ankara’ya gittiğinde
illa bana oradan bir tarih kitabı bak, derdi" diyor.
İkinci
evlilik
Bu arada Sakine Hanım, ikinci
evliliğini yapmış. Oğlu Orhan, Sakine Hanım Atatürk'ü karşıladığında;
annesinin, babası Abdullah Bey ile evli olduğunu söylüyor. Necat Çetin'in
aktarımına göre, Abdullah Bey, sert mizaçlı biriymiş, piyano çalarmış ve çok
iyi bir doktormuş:
"Denizli’nin Çal ilçesinin Süller
köyünden olan Abdullah Bey rüştüye (ortaokul) mezunudur. Askere sıhhiye eri
olarak alınır. 11 yıl doğu cephesinde görev yapar. Sahra hastanesinde sıhhiye
çavuşu olur. Yani adeta doktordur. Seferberlik (Mondros Mütarekesi) sonrası
terhis olur. Memleketine gemi ile dönmek için Samsun’a varır. Hastaneye
hastabakıcı arandığına dair ilânı görünce imtihana alınır ve işe başlar. Bir
süre sonra Sakine hanımla tanışırlar ve evlenirler. Ancak Samsun’un havası
Abdullah beyin sağlığını bozar. Doktorlar rutubetli havanın olmadığı yerde
yaşaması gerektiğini söyler. Abdullah Bey Samsun’a gelişinden üç-dört yıl sonra
ailesiyle birlikte memleketine döner. Çal’da halı ticaretine atılır, ama
ticarette başarılı olamaz. İflas eder. Devletten tekrar sıhhiye memuru olarak atama
ister. Bu dönemde devlet, toplum sağlığı konusunda sıtmaya savaş açar.
Bakanlıkça sıtma savaş memuru olarak 1929'da Torbalı’ya atanır. At sırtında
yıllarca Torbalı ve Menderes köylerinde sıtma ile mücadele eder. Evden atla bir
çıktı mı ancak 20 gün sonra evine dönmekte, aldığı kan örneklerini İzmir’e
göndermekte ve kinin tedavisini bizzat yürütmektedir. Köylerde âdeta sıtma
doktoru olur."
2
çocukları olur
Sakine hanım ile evliliğinden 2 çocuğu
olmuş. 1930 doğumlu Orhan ve 1931 doğumlu Mehmet. Abdullah Bey soyadını,
Atatürk döneminin ünlü denizaltısı Baturay olarak almış. Çünkü bu denizaltılara
(Saldıray, Baturay, Yıldıray) isimleri bizzat Atatürk tarafından verilmiş.
Abdullah Bey sıtma ile savaşta adeta sağlını feda etmiş. Artık gözleri
görmediğinden 1954'te malûlen emekli olur. 1973'te ise vefat eder. Bu arada
Sakine Hanım ise mahallenin sağlıkçısıdır. Çok geçmeden, o da 1974 yılında
vefat eder.
İlk oğlu Lütfü Şahiner yatılı olarak
endüstri meslek lisesini okur. Ardından II. Dünya Savaşı sırasında devlet
tarafından İsviçre’ye üniversiteye eğitime gönderilir. Makine Mühendisi olur.
İzmit Seka’da çalışır. Diğer oğlu Orhan Bey sanat enstitüsü elektrik bölümünü
bitirir. Torbalı’nın ilk sokak elektrik tesisatını çeker. Diğer oğlu Mehmet
emekli olur. Bugün sadece Orhan Bey yaşıyor.
(...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder