Yıl: 1919 Mayıs'ın 19.günü, Samsun
Limanına ihtiyar bir tekne sabahleyin gün ağarırken demir atıyordu. Büyük bir
milletin tarihinde kara günler yaşanırken, güneş bu salı bir başka çıkıyordu
Samsun ufuklarında...
İhtiyar küçük teknenin adı
“Bandırma”... “Milletin makûs” tarihini yenmeye azmetmiş bir paşa bulunuyor.
Geminin direğinde ordu komutanlığı forsu toka edilmiş... Güvertesinde sarı
saçlı mavi gözlü beyaz bıyıklı genç bir Mirliva rıhtımı seyrediyor...
Rıhtımdan küçük mavi boyalı bir motor
“Bandırma”nın inançlı yolcularını Anadolu toprağına taşımak üzere ayrılıyor.
Motoru kullanan Mustafa Kaptan, birkaç yıl sonra, genç Türk Devletinin kurucusu
olacak genç paşayı saat 07.30 sularında ilk kez görüyor. “Bandırma”nın
güvertesinde, önce Mustafa Kemal geçiyor motora, sonra arkadaşları. Saatler
07.50'yı gösterirken genç Mirliva, köhne uzun tahta iskeleye ayak basıyor.
Mustafa Kemal'i Samsun'a çıkaran motor
kaptanı Mustafa Reisin gelini anlatıyor: “Samsun o günlerde korku içindeydi Rum
eşkıyası ortalığı kasıp kavuruyordu. Havza ve Lâdik taraflarından da hemen her
gün cinayet haberleri geliyordu. Bir akşam kayın pederim eve oldukça neşeli
geldi. Merak ettik. Bin bir yokluk içinde olan evimizde kayın pederimin bu
neşesi hepimizin dikkatini çekmişti. Rahmetli kayın validem Münir'e Hanım
(Hayrola Mustafa, ne oldu ?) diye sorunca; Rahmetli kayın pederim: 'Kemal Paşa
geldi Samsun'a. Benim motorla aldım, kıyıya çıkardım. Şimdi Mıntıka Palas
Oteli'nde kalıyorlar...' dedi. Ne kayın validem, ne de ben tanımamıştık Kemal
Paşayı.. Ama Kayın Pederim (Anafartalar Kahramanı Mirliva Mustafa Kemal)
deyince adı dilden dile dolaşan paşayı tanımış, sebebini pek bilmiyorduk ama
biz de sevinmiştik.”
Gerçekten Samsun'da o gün duyulan
sevincin sebebini kestirmek pek mümkün değildi. Ancak, millet bir önsezi ile
Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a “Ordu Müfettişliği” yapmanın ötesinde bir
şeyler başarmak için geldiğini ümit ediyordu.
Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler
şimdi Samsun Limanı demiryolu tesislerinin bulunduğu bölgedeki uzun tahta
iskeleye çıktığında kendisini, Polis Müdürü Refik Bey (Koraltan) ve vilayetin
birkaç yetkilisi karşılıyordu. Bu arada şehir adına eşraftan Boşnakzâde
Süleyman Efendi de “Hoş geldiniz Paşam” dedi. Anadolu toprağına ayak basmanın
heyecanı içinde enerjik adımlarla kafileden ayrılan Mustafa Kemal Paşa'yı
rıhtımda, mütareke şartları gereğince silahları alınmış Türk askerlerinden
küçük bir müfreze selamladı. Silahsız, bu Anadolu çocuklarının yüzlerindeki
ifade, Mustafa Kemal Paşa'nın yüreğini karartmıştı. Fakat O, bu kara günlerin
çabucak geçeceğini biliyordu.
Mustafa Kemal Paşa ve
beraberindekiler, karşılayanların eşliğinde ikametlerine ayrılan Mıntıka Palas
Oteli'ne yürüyerek geldiler. Mıntıka Palas Oteli, birkaç gün önceden Vilayet
Özel Muhasebe Müdürü Osman Bey'in gayreti ile hazırlanmış, içinin döşenmesi
için de evlerden eşyalar toplanmıştı.
Osman Bey hatıratında, Mıntıka Palas
Oteli'nin hazırlanışıyla ilgili şunları kaydediyordu: “ Ben o zaman, Liva
hususi Muhasebe Müdürü idim. Bir gün mutasarrıf beni evine çağırttı. Kendisini
hasta olduğunda (9.Ordu Müfettişliğine tayin edilen Mustafa Kemal Paşa
İstanbul'dan hareket etmiş, 18 Mayıs veya 19 Mayıs'ta buraya geleceklermiş.
Birkaç gün kalacağı için kendisine ve mahiyetine bir yer hazırlayalım. Bunu
İstanbul'dan Dâhiliye Nezareti bize bildirdi) dedi. Ben de hemen aklıma gelen
ve evimin yanında bulunan boş Mıntıka Palas'ı söyledim. Münasip gördü. (Ben
çıkamayacağım. Ama sen bu işle meşgul oluver) dedi. Yanından ayrıldım, o gün
oteli açtırdım. Askeri hastaneden karyola, evden ve komşulardan yatak ve yorgan
getirttim. Yatak odalarının yanında ve köşeye gelen odaya da, daireden bir masa
ve koltuk, yazı takımı tedarik ederek çalışma odası hazırladım.”
Mıntıka Palas Oteli iki katlı sevimli
bir yapıydı. Denize ve şehrin o günlerdeki en büyük meydanına hakimdi. Öyle ki,
Mustafa Kemal Paşa, ikametine ayrılan bu binaya gelip bir süre dinlendikten
sonra balkona çıkmış ve “Bandırma Vapuru”nun ak dumanlar saçarak Trabzon'a
doğru yol aldığını görmüştü.
İkinci katta; iki büyük salon ve dört
odası bulunan Mıntıka Palas'ın, merdiven başındaki daha küçük bir oda ise,
Paşa'nın karargâh subayları için ayrılmıştı. Bunun hemen yanında Genç
Mirlivanın çalışma odası bulunuyordu. Derme çatma bir masa, camlı küçük bir
dolap, iki sandalye ve üç koltuktan ibaret eşya odayı süslüyordu. Çalışma
odasından bir kapıyla yatak odasına geçilebiliyordu. Karyolanın üzerine tül bir
cibinlik konulmuştu. Yatağı da sarı atlas kumaşla kaplanmış bir yorgan
örtüyordu. Yatağın iki yanındaki komodinlerin üzerinde ise, kim bilir hangi
evden getirilip buraya konulmuş iki kristal abajur bulunuyordu.
Banyo odasına açılan kapının hemen
yanında ise, üzerinde tuvalet eşyaları bulunan küçük bir konsol konulmuştu.
Yatağın önüne serilen seccadenin yanına ise, Mustafa Kemal için bir çift terlik
bırakılmıştı.
Osman Bey’in gayretleri ile hazırlanan
Mıntıka Palas Oteli’ne gelen Mustafa Kemal Paşa ve karargâh subayları bir süre
dinlenip kahvaltı ettikten sonra kolları sıvadılar. Milli mücadele artık
başlıyordu. Yıllarca sürecek bu uğraşta, genç Paşa’ya bundan sonra artık durup
dinlenmek yoktu. Mustafa Kemal Paşa, yıllar sonra kendisine doğum tarihini gün
olarak soranlara, “Mutlaka ne zaman doğmuş olduğum öğrenilmek isteniyorsa, bu
gün 19 Mayıs’tır” demişti. Gerçekten, Türk milletinin kara talihi üzerine bir
güneş gibi 19 Mayıs 1919’da doğmuştu. Mustafa Kemal, Anadolu’ya kurtuluşun ve
yeni genç Türk Devletinin kuruluşunun ilk müjdesini de Samsun’dan verdi.
(kentgazetesi.com)
Ata Yolu
Tarihçi kimliğiyle de bilinen eski
Kültür ve Turizm Bakanlarından Gazeteci Alev Coşkun’un kafaları karıştıran
‘’Kurtuluş mücadelesi Samsun’dan çok önce Adana’dan başladı’’ tezi kafaları
karıştırdı. Alev Coşkun niye böyle söyledi bilmiyorum. Zira Alev Coşkun sözüne
itibar edilen biridir. Taa Amerikalarda falan siyasal bilgiler eğitimi almış,
özellikle yakın tarihimizle ilgili kitaplar yazmış deneyimli biridir. Bir an
için Adanalılara şirin gözükmek için bunları söylediğini düşünsem, bu durumu
Alev Coşkun’a yakıştıramam. Sanrımım bu konuda bir boşluk var.
19 Mayıs’ı bugünkü kuşaklara anlatma
konusunda Samsun’un yeterince aktif olmadığı bir gerçektir. 19 Mayıs’ın yüzüncü
yılına şunun şurasında 3,5 yıl gibi kısa bir süre kaldı. Bir heyecan görüyor
musunuz Samsun’da. Bir hazırlık falan. Ben göremiyorum. Panorama 1919’dan söz
ediliyor ama ortaya çıkmış bir proje yok henüz. Eski Yaşar Doğu Spor Salonunun
olduğu alanda bir düzenleme yapılacağı söyleniyor. Bilgimiz bununla sınırlı.
Nasıl bir şey olacak bu Panorama 1919.
Projede bize 19 Mayıs ruhunu yeniden kazandıracak ne gibi uygulamalar yer
alacak. Merak ediyorum doğrusu. Atatürk bile kurtuluş ateşinin Samsun’dan
yakıldığını söylerken Alev Coşkun’a ‘’Kurtuluş Adana’dan başladı’’ sözünü
söyleten sanrımım bizdeki bu heyecan noksanıdır. Bizim olana sahip çıkmada bir
sorun yaşıyor bu şehir.
Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya
Yılmaz, Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 silah arkadaşıyla birlikte 19 Mayıs 1919’da
Samsun’da karaya ayak bastığı yer olan Tütün iskelesinin bulunduğu yeri temsil
eden Kurtuluş Yolu açılmadan önce bize Ata yolundan söz etmişti. O tarihten bu
yana sanırım 6-7 yıl geçti. O günlerden bu güne Ata Yolu ile ilgili bir
düzenlemeyi kapsayacak bir projeden söz edildiğini duymamıştım. Ne zaman ki
Alev Coşkun o sözü söyledi.
Dün gazetelerde Büyükşehir başkanı
Yusuf Ziya Yılmaz’ın Ata Yolunda inceleme yaptığına dair haberler yer aldı.
Sanırım Ata Yolu şimdi yapılacak. Alev Coşkun, kafaları karıştırırken bizi de
biraz kızdırdı belki ama konuya bir başka açıdan yaklaştığımızda, Alev
Coşkun’un 19 Mayıs’a sahip çıkılması konusunda Samsun’u yönetenleri harekete
geçirmesi bakımından iyi bir şey yaptığını da söyleyebiliriz.
/Ragıp
GÖKER
27.11.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder