1 Mayıs 2008 Perşembe

Samsunun Ufukları




Yıl: 1919 Mayıs'ın 19.günü, Samsun Limanına ihtiyar bir tekne sabahleyin gün ağarırken demir atıyordu. Büyük bir milletin tarihinde kara günler yaşanırken, güneş bu salı bir başka çıkıyordu Samsun ufuklarında...

İhtiyar küçük teknenin adı “Bandırma”... “Milletin makûs” tarihini yenmeye azmetmiş bir paşa bulunuyor. Geminin direğinde ordu komutanlığı forsu toka edilmiş... Güvertesinde sarı saçlı mavi gözlü beyaz bıyıklı genç bir Mirliva rıhtımı seyrediyor...

Rıhtımdan küçük mavi boyalı bir motor “Bandırma”nın inançlı yolcularını Anadolu toprağına taşımak üzere ayrılıyor. Motoru kullanan Mustafa Kaptan, birkaç yıl sonra, genç Türk Devletinin kurucusu olacak genç paşayı saat 07.30 sularında ilk kez görüyor. “Bandırma”nın güvertesinde, önce Mustafa Kemal geçiyor motora, sonra arkadaşları. Saatler 07.50'yı gösterirken genç Mirliva, köhne uzun tahta iskeleye ayak basıyor.

Mustafa Kemal'i Samsun'a çıkaran motor kaptanı Mustafa Reisin gelini anlatıyor: “Samsun o günlerde korku içindeydi Rum eşkıyası ortalığı kasıp kavuruyordu. Havza ve Lâdik taraflarından da hemen her gün cinayet haberleri geliyordu. Bir akşam kayın pederim eve oldukça neşeli geldi. Merak ettik. Bin bir yokluk içinde olan evimizde kayın pederimin bu neşesi hepimizin dikkatini çekmişti. Rahmetli kayın validem Münir'e Hanım (Hayrola Mustafa, ne oldu ?) diye sorunca; Rahmetli kayın pederim: 'Kemal Paşa geldi Samsun'a. Benim motorla aldım, kıyıya çıkardım. Şimdi Mıntıka Palas Oteli'nde kalıyorlar...' dedi. Ne kayın validem, ne de ben tanımamıştık Kemal Paşayı.. Ama Kayın Pederim (Anafartalar Kahramanı Mirliva Mustafa Kemal) deyince adı dilden dile dolaşan paşayı tanımış, sebebini pek bilmiyorduk ama biz de sevinmiştik.”

Gerçekten Samsun'da o gün duyulan sevincin sebebini kestirmek pek mümkün değildi. Ancak, millet bir önsezi ile Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a “Ordu Müfettişliği” yapmanın ötesinde bir şeyler başarmak için geldiğini ümit ediyordu.

Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler şimdi Samsun Limanı demiryolu tesislerinin bulunduğu bölgedeki uzun tahta iskeleye çıktığında kendisini, Polis Müdürü Refik Bey (Koraltan) ve vilayetin birkaç yetkilisi karşılıyordu. Bu arada şehir adına eşraftan Boşnakzâde Süleyman Efendi de “Hoş geldiniz Paşam” dedi. Anadolu toprağına ayak basmanın heyecanı içinde enerjik adımlarla kafileden ayrılan Mustafa Kemal Paşa'yı rıhtımda, mütareke şartları gereğince silahları alınmış Türk askerlerinden küçük bir müfreze selamladı. Silahsız, bu Anadolu çocuklarının yüzlerindeki ifade, Mustafa Kemal Paşa'nın yüreğini karartmıştı. Fakat O, bu kara günlerin çabucak geçeceğini biliyordu.

Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler, karşılayanların eşliğinde ikametlerine ayrılan Mıntıka Palas Oteli'ne yürüyerek geldiler. Mıntıka Palas Oteli, birkaç gün önceden Vilayet Özel Muhasebe Müdürü Osman Bey'in gayreti ile hazırlanmış, içinin döşenmesi için de evlerden eşyalar toplanmıştı.

Osman Bey hatıratında, Mıntıka Palas Oteli'nin hazırlanışıyla ilgili şunları kaydediyordu: “ Ben o zaman, Liva hususi Muhasebe Müdürü idim. Bir gün mutasarrıf beni evine çağırttı. Kendisini hasta olduğunda (9.Ordu Müfettişliğine tayin edilen Mustafa Kemal Paşa İstanbul'dan hareket etmiş, 18 Mayıs veya 19 Mayıs'ta buraya geleceklermiş. Birkaç gün kalacağı için kendisine ve mahiyetine bir yer hazırlayalım. Bunu İstanbul'dan Dâhiliye Nezareti bize bildirdi) dedi. Ben de hemen aklıma gelen ve evimin yanında bulunan boş Mıntıka Palas'ı söyledim. Münasip gördü. (Ben çıkamayacağım. Ama sen bu işle meşgul oluver) dedi. Yanından ayrıldım, o gün oteli açtırdım. Askeri hastaneden karyola, evden ve komşulardan yatak ve yorgan getirttim. Yatak odalarının yanında ve köşeye gelen odaya da, daireden bir masa ve koltuk, yazı takımı tedarik ederek çalışma odası hazırladım.”

Mıntıka Palas Oteli iki katlı sevimli bir yapıydı. Denize ve şehrin o günlerdeki en büyük meydanına hakimdi. Öyle ki, Mustafa Kemal Paşa, ikametine ayrılan bu binaya gelip bir süre dinlendikten sonra balkona çıkmış ve “Bandırma Vapuru”nun ak dumanlar saçarak Trabzon'a doğru yol aldığını görmüştü.

İkinci katta; iki büyük salon ve dört odası bulunan Mıntıka Palas'ın, merdiven başındaki daha küçük bir oda ise, Paşa'nın karargâh subayları için ayrılmıştı. Bunun hemen yanında Genç Mirlivanın çalışma odası bulunuyordu. Derme çatma bir masa, camlı küçük bir dolap, iki sandalye ve üç koltuktan ibaret eşya odayı süslüyordu. Çalışma odasından bir kapıyla yatak odasına geçilebiliyordu. Karyolanın üzerine tül bir cibinlik konulmuştu. Yatağı da sarı atlas kumaşla kaplanmış bir yorgan örtüyordu. Yatağın iki yanındaki komodinlerin üzerinde ise, kim bilir hangi evden getirilip buraya konulmuş iki kristal abajur bulunuyordu.

Banyo odasına açılan kapının hemen yanında ise, üzerinde tuvalet eşyaları bulunan küçük bir konsol konulmuştu. Yatağın önüne serilen seccadenin yanına ise, Mustafa Kemal için bir çift terlik bırakılmıştı.

Osman Bey’in gayretleri ile hazırlanan Mıntıka Palas Oteli’ne gelen Mustafa Kemal Paşa ve karargâh subayları bir süre dinlenip kahvaltı ettikten sonra kolları sıvadılar. Milli mücadele artık başlıyordu. Yıllarca sürecek bu uğraşta, genç Paşa’ya bundan sonra artık durup dinlenmek yoktu. Mustafa Kemal Paşa, yıllar sonra kendisine doğum tarihini gün olarak soranlara, “Mutlaka ne zaman doğmuş olduğum öğrenilmek isteniyorsa, bu gün 19 Mayıs’tır” demişti. Gerçekten, Türk milletinin kara talihi üzerine bir güneş gibi 19 Mayıs 1919’da doğmuştu. Mustafa Kemal, Anadolu’ya kurtuluşun ve yeni genç Türk Devletinin kuruluşunun ilk müjdesini de Samsun’dan verdi.
(kentgazetesi.com)


Ata Yolu
Tarihçi kimliğiyle de bilinen eski Kültür ve Turizm Bakanlarından Gazeteci Alev Coşkun’un kafaları karıştıran ‘’Kurtuluş mücadelesi Samsun’dan çok önce Adana’dan başladı’’ tezi kafaları karıştırdı. Alev Coşkun niye böyle söyledi bilmiyorum. Zira Alev Coşkun sözüne itibar edilen biridir. Taa Amerikalarda falan siyasal bilgiler eğitimi almış, özellikle yakın tarihimizle ilgili kitaplar yazmış deneyimli biridir. Bir an için Adanalılara şirin gözükmek için bunları söylediğini düşünsem, bu durumu Alev Coşkun’a yakıştıramam. Sanrımım bu konuda bir boşluk var.

19 Mayıs’ı bugünkü kuşaklara anlatma konusunda Samsun’un yeterince aktif olmadığı bir gerçektir. 19 Mayıs’ın yüzüncü yılına şunun şurasında 3,5 yıl gibi kısa bir süre kaldı. Bir heyecan görüyor musunuz Samsun’da. Bir hazırlık falan. Ben göremiyorum. Panorama 1919’dan söz ediliyor ama ortaya çıkmış bir proje yok henüz. Eski Yaşar Doğu Spor Salonunun olduğu alanda bir düzenleme yapılacağı söyleniyor. Bilgimiz bununla sınırlı.

Nasıl bir şey olacak bu Panorama 1919. Projede bize 19 Mayıs ruhunu yeniden kazandıracak ne gibi uygulamalar yer alacak. Merak ediyorum doğrusu. Atatürk bile kurtuluş ateşinin Samsun’dan yakıldığını söylerken Alev Coşkun’a ‘’Kurtuluş Adana’dan başladı’’ sözünü söyleten sanrımım bizdeki bu heyecan noksanıdır. Bizim olana sahip çıkmada bir sorun yaşıyor bu şehir.

Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 silah arkadaşıyla birlikte 19 Mayıs 1919’da Samsun’da karaya ayak bastığı yer olan Tütün iskelesinin bulunduğu yeri temsil eden Kurtuluş Yolu açılmadan önce bize Ata yolundan söz etmişti. O tarihten bu yana sanırım 6-7 yıl geçti. O günlerden bu güne Ata Yolu ile ilgili bir düzenlemeyi kapsayacak bir projeden söz edildiğini duymamıştım. Ne zaman ki Alev Coşkun o sözü söyledi.

Dün gazetelerde Büyükşehir başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’ın Ata Yolunda inceleme yaptığına dair haberler yer aldı. Sanırım Ata Yolu şimdi yapılacak. Alev Coşkun, kafaları karıştırırken bizi de biraz kızdırdı belki ama konuya bir başka açıdan yaklaştığımızda, Alev Coşkun’un 19 Mayıs’a sahip çıkılması konusunda Samsun’u yönetenleri harekete geçirmesi bakımından iyi bir şey yaptığını da söyleyebiliriz.

/Ragıp GÖKER
27.11.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder