Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin
Bu gök, deniz nerede var
Nerede bu dağlar taşlar
Bu ağaçlar güzel kuşlar
Yürüyelim arkadaşlar
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin
Dağlar taşlar güzel kuşlar
Ya bu insanlar insanlar
Güneş ufuktan bir gün doğar
Yürüyelim arkadaşlar
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin
/Ali
Ulvi ELÖVE
*********************************
Gençlik Marşı’nın Öyküsü
Ankara
Halkevi’nde Bir Konuşma
Ankara’da
öğrenimde bulunan Bursalı gençlerin düzenledikleri Uludağ gecesinde
söylenmiştir.
Arkadaşlar!
Bu
gece buradaki toplantımızı ve benim hakkımdaki derin duygularınızı Celâl Bayar
çok güzel ve canlı bir anlatımla bana bildirdi. Bu sırada dedi ki: “Siz genç
arkadaşlar, yorulmadan beni takibe söz vermişsiniz.” İşte ben özellikle bu
sözden çok duygulandım.
Yorulmadan
beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek?
Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey
yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman bile durmadan yürümek, yorulduğunuz
dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her
yaratılmış için doğal bir durumdur. Fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevî
bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür.Sizler,
yani yeni Türkiye’nin genç evlâtları, yorulsanız bile beni takip edeceksiniz.
Ben bu akşam buraya yalnız bunu size anlatmak için gelmiş bulunuyorum.
Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk
gençliği amaca, bizim yüksek idealimize, durmadan yorulmadan yürüyecektir. Biz
de bunu görmekle mutlu olacağız. Şimdi çocuklar eğleniniz.
Bundan
sonra gençler “Dağ Başını Duman Almış” marşını söylediler. Bunun üzerine
Atatürk eski bir anısını anlattı:
Arkadaşlar!
Ben
1919 senesi mayısı içinde Samsun’a çıktığım gün elimde maddî hiçbir kuvvet
yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı
dolduran yüksek ve manevî bir kuvvet vardı. İşte ben, bu ulusal kuvvete, bu
Türk milletine güvenerek işe başladım. Samsun’dan Anadolu içlerine kırık bir
otomobille gidiyordum. Yanımda öteden beri yardımcılığımı yapan Salih ve Cevat
Abbas’dan biri bulunuyordu. O kırık otomobil Anadolu yollarında ilerlerken ben
daima düşünür ve yardımcıma şimdi sizin şakıdığınız şarkıyı söyletirdim. Ben
,Türk ufuklarından bir gün mutlaka bir
güneş doğacağına, bunun hareket ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir
güç çıkacağına o kadar emindim ki, bunu sanki gözlerimle görüyordum. O şarkıyı
okutup tekrar ettirmekten amacım Türk’ün bu güneşi doğunca başarılı olacağını
anlatmaktır. Bu sebepledir ki, demin söylenen şarkı benim on sekiz senelik bir
anımı tazeledi. Bu şarkıyı söyletmeye önayak olan genç bayana teşekkür ederim.
Cumhuriyet,
1.04.1937
(Mustafa Kemal’in sözünü ettiği marş,
isveçli besteci Felix Körling’in olup, Selim Sırrı Tarcan (1874-1956) tarafından
1909 yılında Türkiye’ye getirilmişti. Marşın asıl adı “Tre Trallande Jomtor” du
(Jamtland’lı üç şarkıcı kız, şakıyan üç kız) Sözleri ormanı anlattığından,
isveç’in ormancıları ve Orman Fakültesi öğrencilerince tutulan bir şarkıydı…
Marşın melodisini çok beğenen Sırrı Tarcan, bunu Türk Gençlerine öğretmek
istemişti. İstanbul Erkek Öğretmen Okulu’nun Türkçe öğretmeni olan arkadaşı Ali
Ulvi( Elöve) Bey’e marşın güftesini
ısmarlamıştı ve 1915-1916 ders yılı ortalarında marş tamamlanmıştı.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder