2 Mart 2008 Pazar

Samsun Trajedisi



Uzun tahta iskeleden ayrılıp da ilk kez Samsun toprağına ayaklan değen Mustafa Kemal'in kulakları dibinde askerî bir bando bir asker marşı çalarak gümbürdemeye başladı. Samsun mutasarrıfı Ethem bey, yüzünde takma bir gülümseme ile Mustafa Kemal'e doğru ilerleyerek elini sıktı:

— Şehrimize hoş geldiniz, paşam!

Mustafa Kemal, baktı. Bu içi geçmiş eski memur tiplerinden biriydi. Sezdiğine göre de ancak Ferit Paşa'ya ve düşmanlara hizmet edebilirdi. Zaten Mustafa Kemal'i de Vahidettin'in yaveri ve bir ordu müfettişi olduğu için karşılamaya gelmişti. Mutasarrıftan sonra, askerî kumandan, Belediye Reisi, Polis Müdürü Refik bey, (Koraltan) mektupçu ve başkaca hükümetin ve şehrin ileri gelenleri, sırasıyla Mustafa Kemal'in ve arkadaşlarının ellerini sıktılar.

Mutasarrıf Ethem Bey, bir akşam önce «muhasebe-i hususiye» müdürü Osman beyi çağırarak şöyle demişti:
— Osman Bey, İstanbul'dan bir paşanın riyasetinde bir heyet-i teftişiye geliyor. Bunları misafir edecek bir yer bulmak lâzım. Zaman da malûm; kimseden bir fedakârlık isteyemeyeceğimiz için meseleyi aramızda halletmeliyiz. Ümidim sizde! Yarın sabahtan itibaren bu işle meşgul olunuz. Osman Bey, bu işin içinden çıkabilmek için bütün gece düşünmek zorunda kalmış, en sonrc buna bir çare bulabilmişti.

Bu teftiş heyeti için en uygun yer, olsa olsa, Mıntaka Palas Oteli olabilirdi. Sabahleyin erkenden yataktan fırlayan Osman bey, hemen gidip otelin sahibini bulmuş ve onunla bir anlaşmaya varmıştı. Gelgelelim, bu otelde de bu önemli heyeti ağırlayacak hiç bir eşya yoktu. Oteli kiralayıp anahtarlarını cebine indiren «muhasebe-i hususiye» müdürü, bütün memurların evlerinden karyolalar, yataklar, yorganlar, mutfak takımları^ toplayarak orasını oturulacak hale getirmiş ve dairelerden de masalar, sandalyeler ve başka gerekli eşyayı taşıtarak yüzünün akıyla bu işin içinden çıkıvermişti.

Çilekeş Samsun halkı, elbette gelenlerin kim olduğunu bitmiyordu, bilemezdi de. Samsun'da bir İngiliz yüzbaşısının emrinde bir işgal kuvveti vardı. Bu yabancıları şehirden kovmaya gücü yetmeyen Türk paşalarının ne anlamı vardı? İsterse, bir yerine bin tane gelsindi!

Hiçbir Samsunlu artık böyle şatafatlı paşa giyneklerine pul vermiyordu. Şehrin sokaklarında dişinden tırnağına dek silâhlı Pontosçu Rum çeteleri dolaşıyor ve bunlara hiç kimse bir şey yapamıyordu. Bu yüzden deniz kıyısında işleriyle güçleriyle uğraşan yarı aç balıkçılar, kayıkçılar ve hamallar, bu sarışın paşaya ve arkadaşlarına dikkatle bakmayı düşünmediler bile.

Mıntaka Palas, iskeleye çok yakın olduğundan Mustafa Kemal önde, arkadaşlarıyla karşılayıcılar arkada olduğu halde oraya dek yayan yürüdü. Otelde hepsi soyunup dükündüler, yıkandılar ve kendilerini bekleyen daha güç görevler için elden geldiğince dinlendiler. Mustafa Kemal, ilk iş olarak annesine bir telgraf çekerek sağ salim Samsun'a ayak bastığını ve sıhhatte olduğunu bildirdi.

KAYNAK: Hasan İzzettin Dinamo, Kutsal İsyan-2, Tekin Yayınevi,1986, Sayfa:53-55

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder