31 Aralık 2008 Çarşamba
1 Aralık 2008 Pazartesi
Ata Yolu (Kurtuluş Yolu) Projesi Tartışmalarla Yıpratılmamalıdır
Samsun gündemini takip etmeyenler ve
yerel gazeteleri okumayanların gözünden kaçmış olabilir ama gazete köşe
yazıları ve sosyal medyada iki kişi arasında dozu giderek artan bir tartışma
sürüyor.
İkisi de yakın dostum olanlardan
birisi, Samsun’un tanınmış düşünür ve köşe yazarı Sayın Osman Kara, diğeri de
emekli tarih öğretmeni ve tarih araştırmacısı Sayın Baki Sarısakal.
Hakarete varan çok ağır suçlamalarla
devam eden bu tartışmanın konusu ikisinin arasında ki kişisel bir sorun
olsaydı, üzerinde durmaya değmez diyebilirdik.
Ama konu, Mustafa Kemal Paşa’nın
Kurtuluş Savaşı’nın meşalesini yakmak üzere Samsun’a çıkışı ve sonrasında Havza
üzerinden Anadolu’ya açılışını ölümsüzleştirmek üzere yapılmakta olan ATA YOLU
Projesi ile ilgili olunca, özel bir önem kazanmış bulunuyor.
Bu konunun detayına girmeden önce bu
iki dostum ile ilgili bazı bilgileri paylaşmak istiyorum.
Baki Sarısakal emekli olduktan sonra
kendisini Samsun ile ilgili konuları araştırmaya vermiş bir kişidir.
Araştırmalarını yaparken TBMM Kütüphanesi’nden,
İstanbul’daki bazı müze ve kiliselerden özel izinlerle belge topladığını ve
araştırmalarını titizlikle sürdürdüğünü biliyorum.
Nitekim benim SAM-SEV Başkanı olduğum
2000’li yılların başlarında SAM-SEV olarak basımına destek verdiğimiz iki ciltten
oluşan Samsun’un çok detaylı tarihçesini hazırlamıştı.
Sonra ki yıllarda da “Samsun’un
Eğlence Tarihi”, “Samsun’un Eğitim Tarihi”,“Samsun’da yaşanan önemli olaylar”,
“Samsun’un Sağlık Tarihi” ve “Samsunspor’un Tarihi” Gibi Samsun ile ilgili 55
tane kitabı yazarak Samsun Halkına sunmuştur.
Sayın Baki Sarısakal, bu çalışmaları
ile de Samsun’un geçmişi ile ilgili konularda başvurulan en önde gelen
araştırmacısı olmuştur.
Sayın Osman Kara hukukçu kimliğine
sahip olmasının yanında, sivil toplum kuruluşlarında görev yapmış, siyasetle
ilgilenmiş, tarihe meraklı, çok okuyan, bilgi birikimlerini yerel bir gazetede
ki köşesinden okuyucuları ile paylaşan, Samsun’un ulusal yayın yapan bir TV
Kanalında program sunan önemli bir düşünür ve dava adamıdır.
Peki, ne oldu da bu ikili arasında hiç
kimsenin istemeyeceği ve onaylamadığını düşündüğüm bu tartışma çıktı?
Bilindiği gibi Samsun Büyükşehir
Belediye Başkanı Sayın Yusuf Ziya Yılmaz’ın talimatı ile başlatılan ATAYOLU
Projesinde, Sayın Baki Sarısakal’ın da bilgilerinden yararlanılmıştır.
İlk başta ATAYOLU olarak anılan ve
daha sonra KURTULUŞ YOLU adı verilen proje, Mustafa Kemal Paşa’nın Kurtuluş
Savaşı’nı başlatmak üzere 19 Mayıs 1919 da Samsun’a çıktıktan sonra Anadolu
Halkını Millî Mücadeleye hazırlamak üzere 25 Mayıs da Havza üzerinden yola
devam edişini ölümsüzleştirmek üzere başlatılmıştır.
İşte bu ATAYOLU Projesinde ki yolun,
Samsun’dan çıkış güzergahının yanlış olduğu iddiaları, bu tartışmayı
başlatmıştır.
Sayın Osman Kara, yapımı süren
ATAYOLU’nun Samsun çıkışı ile ilgili güzergahının yanlış bilgilerle
değiştirildiğini ve bu yanlışa da Sayın Baki Sarısakal’ın neden olduğunu iddia
ediyor.
Sayın Kara, Şubat ayı içerisinde yerel
gazetede ki köşesinde dört gün devam eden yazı dizisinde özetle şunları
söylüyor;
“Bir adam var bu kentte; tarihçi
geçinen emekli bir tarih öğretmeni. Öğretmenliği ne kadar doğruysa tarihçiliği
de o kadar gerçek dışı, en azından tartışmalı. “Ata Yolu” gibi gerçekten doğru
ve yerinde bir projenin yalan ve yanlışlarla zedelenmesine istemeyerek de olsa
sebep oluyor.”
“Mustafa Kemal’in 25 Mayıs 1919 günü
Samsun’dan Havza’ya giderken Bağdat Caddesi’nden değil Unkapanı Yokuşu’ndan
geçtiğini öne sürüyor ve kendince bazı deliller gösteriyormuş! “Diyor.
Yine bir yazısın da;
“Bir “Tarih kalpazanı” var bu kentte; duyduğu
ya da uydurduğu yalan ve yanlışları tarih diye yazıyor ve yayınlatıyor.
Birilerinin bu vurguna da, bu tarih katliamına da dur demesi gerekmektedir.
Biraz daha sessiz kalınırsa, Millî Mücadele’nin ilk adımının atıldığı bu
kentte, o şanlı tarihe bu yalanlarla büyük bir darbe vurulacaktır.
Mustafa Kemal Paşa ve maiyet erkânının
Bağdat Caddesi’ni değil de Unkapanı Yokuşu’nu kullanması çok mu önemli diyenler
olabilir; Evet çok önemli. Çünkü bu yalan ve yanlışlarla sadece yeni bir yol
güzergâhı çizilmiyor, yeni bir Mustafa Kemal imajı çiziliyor, korkan, kaçan,
yol değiştiren bir Mustafa Kemal Atatürk imajı oluşturuluyor. Milletin en şanlı
destanlarından birisi olan Millî Mücadele’nin Başkumandanının halk
hafızasındaki “Yedi düvele kafa tutan lider” imajı karartılıyor.
Ne yazık ki, Samsun Büyükşehir
Belediyesi de o harika projesini bu şarlatanlığa kurban vermektedir. Ben Başkan
Yusuf Ziya Yılmaz’ın bu tarih katliamına “Dur” diyeceğini düşünüyor ve bunu
bekliyorum. “
Sayın Kara, ATAYOLU Projesine dahil
edilmek üzere Samsun Büyükşehir Belediyesine yanlış bir un değirmeninin
aldırıldığını da ima ederek, Havza civarında Mustafa Kemal Paşa’nın dava
arkadaşları Ali Fuat Paşa ve Hüseyin Rauf Orbay’ın saklandığı iddia edilen
Sekizgöz Un Değirmeni mi? Yoksa Beşgöz Un Değirmeni mi? Sorusunu yöneltiyor.
Son olarak da geçtiğimiz hafta ki köşe
yazısında;
“Bu şehirde bir tarih cinayeti işleniyor ve
insanlar susuyor, susarak cinayete ortak oluyor. Lafım bilmeyenlere değil,
bilenlere, bilip de susanlara, bilmeleri gerektiği halde bilmemekte
direnenlere, yanlışı uygularken doğruyu bulmak için çaba harcamayanlara.
Proje bir şahsın yalan yanlış
yönlendirmeleriyle “Ata Yolu” olmaktan çıkıp, “Hatalar yolu” olmaya doğru
savruluyor. İtirazım da buna.” Diyor.
Gerçekten de bu sözler son derece ağır
ve sadece Sayın Baki Sarısakal’ı değil, Büyükşehir Belediye Başkanlığını da zan
altında bırakıyor.
Tabii bunun bir de Baki Sarısakal
tarafı var. Sayın Baki Sarısakal’da sosyal medyada ki kendi hesabından yaptığı
bir kamuoyu açıklaması ile bu suçlamalara cevap veriyor.
“Mustafa Kemal Paşa 25 Mayıs 1919
Pazar sabahı 18 kişiden oluşan bir heyetle Havza’ya doğru yola çıkar. Fakat
eski Ankara yolu olarak bilinen Bağdat Caddesi kullanılmaz. Çünkü bu güzergahın
geçtiği Kadıköy Bölgesi, Samsun Metropoliti olan Rum Germano Karavengelis’in
silahlı Rum çetelerinin kontrolü altındadır.
O nedenle, Mustafa Kemal Paşa ve
Heyeti kaldıkları Mantika Palas Oteli önünden hareketle, Şüküroğlu Caddesi’nden
(Mecidiye Caddesi) Subaşı’na, oradan da Elmadağ Yokuşu (Unkapanı Yokuşu)
Çıkılarak Kıran Köyü’ne ulaşırlar. Daha sonra Avdan Susuz Hanlar’da verilen
mola sonrası Mahmur Dağı üzerinden Havza’ya doğru yola devam ederler.”
Mustafa Kemal Paşa’nın güvenliği için
güzergahın değiştirilmesinin, Mustafa Kemal Paşa gibi yaşamı cephelerde geçmiş
bir komutanı korkak gibi gösterildiği suçlamasını Sayın Baki Sarısakal’a
sorduğumda aldığım cevap, “Bugün dahi, ülke liderleri için en güvenilir yollar
tercih ediliyor. O gün de bu ülkeyi işgalden kurtarmak için yola çıkmış bir
komutanı en güvenilir yoldan götürmenin korkaklıkla suçlanması insafsızlıktır.”
oldu.
Ben tarihçi olmadığım için bu
tartışmada taraf olmamam ve yorum da yapamam. Ama Samsun’dan çıktıktan sonra
her iki yolunda birleştiğini ve devamında Havza yönünde aynı yolun
kullanıldığını biliyoruz.
Üzülerek söylemek isterim ki, sadece
Samsun çıkışında kullanılan kısa bir mesafe için çıkan bu tartışma hem iki
dostumu, hem de Büyükşehir Belediye Başkanlığını yıpratıyor.
Osmanlı’nın dağılmasından sonra elde
kalan son vatan toprağı Anadolu’yu işgalden kurtarmak için başlatacağı Millî
Mücadele’nin ilk adımını 19 Mayıs sabahı Samsun’a çıkarak atan Mustafa Kemal
Paşa’nın Samsunlulara armağan ettiği bu muhteşem onuru, kısır çekişmelerle
yıpratmanın hoş görülecek bir yanı olamaz.
SONUÇ:
Sayın Osman Kara’nın sorduğu soruyu
ben de soruyorum.
ATAYOLU Projesi’nin sahibi olan Samsun
Büyükşehir Belediye Başkanlığı, bu suçlamalara neden açıklık getirmez?
Bu kentin Ondokuzmayıs
Üniversitesi’nin tarihçi akademisyenleri neden susar?
Bu konu sonunda mahkemelik olursa,
Samsun bir kez daha Türkiye gündemine bu tartışmayla düşer ve “Samsunlular
Mustafa Kemal Paşa için birbirlerine girdiler” diye bir haber çıkarsa, bu ayıbı
kim temizleyecek?
Bu kenti yönetenler, sizlere
sesleniyorum.
LÜTFEN! Her konuda ki suskunluğunuzu
bu konuda bari bozun ve bu tartışmayı daha da büyümeden sonlandırınız.
Güzel bir hafta dileğiyle.
SADİ SUBAŞI
19.03.2018
http://www.hedefhalk.com/ata-yolu-kurtulus-yolu-projesi-tartismalarla-yipratilmamalidir-609170yy.htm
9 Haziran 2008 Pazartesi
8 Haziran 2008 Pazar
7 Haziran 2008 Cumartesi
6 Haziran 2008 Cuma
5 Haziran 2008 Perşembe
4 Haziran 2008 Çarşamba
3 Haziran 2008 Salı
2 Haziran 2008 Pazartesi
1 Haziran 2008 Pazar
11 Mayıs 2008 Pazar
Gençlik Marşı
Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin
Bu gök, deniz nerede var
Nerede bu dağlar taşlar
Bu ağaçlar güzel kuşlar
Yürüyelim arkadaşlar
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin
Dağlar taşlar güzel kuşlar
Ya bu insanlar insanlar
Güneş ufuktan bir gün doğar
Yürüyelim arkadaşlar
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin
/Ali
Ulvi ELÖVE
*********************************
Gençlik Marşı’nın Öyküsü
Ankara
Halkevi’nde Bir Konuşma
Ankara’da
öğrenimde bulunan Bursalı gençlerin düzenledikleri Uludağ gecesinde
söylenmiştir.
Arkadaşlar!
Bu
gece buradaki toplantımızı ve benim hakkımdaki derin duygularınızı Celâl Bayar
çok güzel ve canlı bir anlatımla bana bildirdi. Bu sırada dedi ki: “Siz genç
arkadaşlar, yorulmadan beni takibe söz vermişsiniz.” İşte ben özellikle bu
sözden çok duygulandım.
Yorulmadan
beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek?
Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey
yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman bile durmadan yürümek, yorulduğunuz
dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her
yaratılmış için doğal bir durumdur. Fakat insanda yorgunluğu yenebilecek manevî
bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür.Sizler,
yani yeni Türkiye’nin genç evlâtları, yorulsanız bile beni takip edeceksiniz.
Ben bu akşam buraya yalnız bunu size anlatmak için gelmiş bulunuyorum.
Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk
gençliği amaca, bizim yüksek idealimize, durmadan yorulmadan yürüyecektir. Biz
de bunu görmekle mutlu olacağız. Şimdi çocuklar eğleniniz.
Bundan
sonra gençler “Dağ Başını Duman Almış” marşını söylediler. Bunun üzerine
Atatürk eski bir anısını anlattı:
Arkadaşlar!
Ben
1919 senesi mayısı içinde Samsun’a çıktığım gün elimde maddî hiçbir kuvvet
yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı
dolduran yüksek ve manevî bir kuvvet vardı. İşte ben, bu ulusal kuvvete, bu
Türk milletine güvenerek işe başladım. Samsun’dan Anadolu içlerine kırık bir
otomobille gidiyordum. Yanımda öteden beri yardımcılığımı yapan Salih ve Cevat
Abbas’dan biri bulunuyordu. O kırık otomobil Anadolu yollarında ilerlerken ben
daima düşünür ve yardımcıma şimdi sizin şakıdığınız şarkıyı söyletirdim. Ben
,Türk ufuklarından bir gün mutlaka bir
güneş doğacağına, bunun hareket ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir
güç çıkacağına o kadar emindim ki, bunu sanki gözlerimle görüyordum. O şarkıyı
okutup tekrar ettirmekten amacım Türk’ün bu güneşi doğunca başarılı olacağını
anlatmaktır. Bu sebepledir ki, demin söylenen şarkı benim on sekiz senelik bir
anımı tazeledi. Bu şarkıyı söyletmeye önayak olan genç bayana teşekkür ederim.
Cumhuriyet,
1.04.1937
(Mustafa Kemal’in sözünü ettiği marş,
isveçli besteci Felix Körling’in olup, Selim Sırrı Tarcan (1874-1956) tarafından
1909 yılında Türkiye’ye getirilmişti. Marşın asıl adı “Tre Trallande Jomtor” du
(Jamtland’lı üç şarkıcı kız, şakıyan üç kız) Sözleri ormanı anlattığından,
isveç’in ormancıları ve Orman Fakültesi öğrencilerince tutulan bir şarkıydı…
Marşın melodisini çok beğenen Sırrı Tarcan, bunu Türk Gençlerine öğretmek
istemişti. İstanbul Erkek Öğretmen Okulu’nun Türkçe öğretmeni olan arkadaşı Ali
Ulvi( Elöve) Bey’e marşın güftesini
ısmarlamıştı ve 1915-1916 ders yılı ortalarında marş tamamlanmıştı.)
10 Mayıs 2008 Cumartesi
Sarı Saçlım Mavi Gözlüm
Sana Hasret Sana Vurgun Gönlümüz
Neredesin Mavi Gözlüm
Nerde Nerde Nerdesin Dost
Bu Gemi Bu Karadeniz
Sarı Saçlım Mavi Gözlüm
Nerde Nerde Nerdesin Dost
Ararım İzini Dolmabahçeden
Bir Daha Dönmezmi Bu Yola Giden
İçimde Sen, Gözümde Sen
sarı Saçlım Mavi Gözlüm
Nerde Nerde Nerdesin Dost
Kurban Olam Yürüdüğün Yollara
Kara Peçe Yakışmıyor Kullara
Uyan Bak Bizim Hallara
Sarı Saçlım Mavi Gözlüm
Nerde Nerde Nerdesin Dost
Bulutlar Terinden, Dağlar Kokundan
Sarhoştur Sevdiğim Mahsuni Bundan
Bir Daha Gel, Gel Samsundan
Sarı Saçlım Mavi Gözlüm
Nerde Nerde Nerdesin Dost
/Aşık
Mahzuni Şerif
9 Mayıs 2008 Cuma
Mustafa Kemal’in Kağnısı
Yediyordu Elif kağnısını
Kara geceden geceden
Sanki elif elif uzuyordu inceliyordu
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar
İnliyordu dağın ardı yasla
Her bir heceden heceden
Mustafa Kemal´in Kağnısı derdi
kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifcik
Nam salmıştı asker içinde
Bu kez herkesten evvel almıştı yükünü
Doğrulmuştu yola, önceden önceden
Öküzler Yediyordu Elif kağnısını
Kara geceden geceden
Sanki elif elif uzuyordu inceliyordu
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar
İnliyordu dağın ardı yasla
Herbir heceden heceden
Mustafa Kemal´in Kağnısı derdi
kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifcik
Nam salmıştı asker içinde
Bu kez herkesten evvel almıştı yükünü
Doğrulmuştu yola, önceden önceden
Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden
onlar
Kocabaş çok ihtiyardı çok zayıftı
Mahzundu bütün Sarıkız, yanısıra
Gecenin ulu ağırlığına karşı,
Hafiftiler, inceden inceden
İriydi Elif kuvvetliydi kağnı başında
Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü
gözleri
Kınalı ellerinden rüzgar geçerdi daim
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına
Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti
Niceden niceden
Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır
durdu.
Nazar mı değdi göklerden, ne?
Dah etti, yok. Dahha! dedi, gitmez.
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti
geçti gıcır gıcır
Nasıl durur Mustafa Kemal´in Kağnısı
Kahroldu Elifcik, düşünceden
düşünceden
Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,
Vur beni, öldür beni, koma yollarda
beni.
Geçer, götürür ana çocuk mermisini
askerciğin
Koma yollarda beni, kulun köpeğin
olayım
Bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır
Düşerim gerilere iyceden iyceden
Kocabaş yığıldı çamura
Büyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar
Örtüldü gözleri örtüldü hep
Kalır mı Mustafa Kemal´in Kağnısı
bacım
Kocabaşın yerine koştu kendini Elifcik
Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden.
/Fazıl
Hüsnü Dağlarca
8 Mayıs 2008 Perşembe
Urfadosk' Dan 5. Anma Yürüyüşü Güncesi
Ulusal
Kurtuluş Mücadelesini 5. Anma Yürüyüşü
Urfadosk Spor Kulübümüzden iki sporcumuz
( İbrahim Dülger ve Candan Özen ) 22 Mayıs 2013 Çarşamba günü Metro Turizmin 14.30' 'da kalkan otobüsüyle
Samsun'a hareket ettiler. 23 Mayıs sabah saat 05.30'da Samsun'a varan sporcular
servisle Atakum ilçesindeki Atakum belediyesine ait Deniz Kafeye gittiler.
Orada diğer bölgelerden gelen katılımcılarla beraber kahvaltı yaparak kamp
malzemelerini belediyeye ait bir kamyona yüklediler. Kurtuluş iskelesindeki
tören için Samsun merkezdeki İlkadım Anıtına minibüslerle gidildi.
Törende izciler ve Samsun'dan yürüyüşe
katılacaklar da hazır bulundular. Tören bitiminden sonra yürüyüş grubu eski
Ankara yolundan Mahmur dağının yakınındaki Mahmur köyünde ilk çadır konaklaması
yapmak üzere hareket etti. Öğlen yemeği yürüyüş rotası üzerindeki Onpa piknik
yerinde Atakum belediyesinin gönderdiği sıcak yemeklerle yendi. Yemekten sonra
izci grupları gelen minibüsleriyle merkeze dönmek üzere gruptan ayrıldılar.
Harekete geçen yürüyüş grubuyla Samsun
merkezden 25 km
uzaklıktaki birinci ana kamp yeri olan Mahmur Dağı köyüne (yaklaşık 1000 metre ) ulaşıldı.
Kamp alanında kurulan çadırlardan sonra akşam yemeği kahve önünde yendi. Çay
servisi ve sohbetlerden sonra ilk günün yorgunluğuyla çadırlara gidildi. 24
Mayıs sabahı dinç bir şekilde kalkan grup ilk günkü yürüyüşün yorgunluğunu
üzerinden atarak kahvaltısını yaptı. Toplanan çadırlar kamyona yüklendi.
Yürüyüşe geçen grupla beraber Çakallı
yolu üzerinden Kavak(Kavak'ta eski dünya güreş şampiyonu Yaşar Doğu'nun adına
açılan güreş eğitim merkezi ziyaret edildi ve okul müdürü tarafından çay-kek
sunumu yapıldı) ve ikinci kamp yeri olan Bekdiğin Karageçmş köyündeki
Atatürk'ün arabasının bozulduğu ve geçici olarak konakladığı evin bulunduğu
alana Kavak'tan minibüsle varıldı. Çakallı'da kısa bir molayla melemen/menemen
yiyen grup öğlen yemeğini de tarihi bir köprünün olduğu bir alanda yedi. İkinci
kamp yerinde köylülerin yakın ilgisiyle karşılaşan grup kısa süren yağmur
sonrası çadırlarını kurarak akşam yemeklerini yedi. Akşam evin önünde ateş
yakılarak sohbet edildi. Yapılması düşünülen müzik eğlencesi köydeki taziyeden
dolayı yapılmadı. Çadırlara geçildi ve uyuma. 25 Mayıs sabahı kahvaltı ve
Havza'ya hareket edildi.
Havza'da " İlk Kıvılcım Şehitler
Anıtı "ndaki " kısa törenden sonra 25 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Termal
Turizm Festivali Etkinliğine katılan grup öğlen yemeğini Havza'da bir lokantada
yedi. Öğlen yemeğinden sonra Atatürk'ün Havza'da kaldığı tarihi otel ziyaret
edildi. Havza'dan trenle Samsun'a geçen grup oradaki etkinliklere (Bandırma
Vapuru ziyareti, akşam yemeği ve katılım belge dağıtım töreni) katıldı.
Urfadosk sporcuları Şanlıurfa'ya ulaşım saatinden dolayı Havza'da kalarak 17.30
Metro otobüsüyle Şanlıurfa'ya gitmek için yola çıktılar. Bu etkinliğin
gerçekleşmesinde başta Omdak olmak üzere emeği geçen kurum ve kuruluşlara,
Şanlıurfa Dağcılık İl Temsilciliğine teşekkür ederiz.
/URFADOSK
7 Mayıs 2008 Çarşamba
Türkiye Dağcılık Federasyonu Başkanı Sayın Alaattin Karaca Bey'in Konuşması
[Türkiye
Dağcılık Federasyonu Başkanı Sayın Alaattin Karaca Bey, Ulusal Kuruluş
Mücadelesini 4. Anma Yürüyüşünün ikinci günü aramıza katıldılar. İlkadım ilçesi
sınırları içinde bulunan Mahmur Dağı Konaklama Kampından ayrılmadan önce
sabahleyin bizlerle kısa bir sohbette bulundu. Bu konuşmasını aynen
yayınlıyoruz…]
Merhabalar arkadaşlar.
Hepinize günaydın diyorum öncelikle.
Daha sonra da gerçekten bu anlamlı yürüyüşü, bu anlamlı faaliyeti organize eden
Samsun Ondokuzmayıs Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü ve başta Atakum Belediyesi
Kent Konseyi olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Sizleri de
katıldığınız için tebrik ediyor, kutluyorum.
Gerçekten çok anlamlı bir faaliyet…
Tabi Federasyon olarak tüm faaliyetlere katılmaya çalışıyorum ama hepsine
katılma şansımız olmuyor. Geçen Pazar İstanbul’da tırmanma yarışlarımız vardı
onu başlatıp hemen apar topar akşam saat 11’de Antalya’ya ulaşabildik.
Dedegöl’de sabah saat beşte kalktık tırmanışa katıldık. Akşam oldu döndük. Dün
Aydın’a geldik. Aydın’da Federasyon eski başkanlarımızdan merhum Sayın Dr.
Bozkurt Ergör ölüm yıldönümüydü. Ziyaret edip O’nu mezarının başında andık ve
dün gece de yine İstanbul ve İzmir’den buraya geldik. Tabi bu arada ayrıca
Erciyes’te bir tırmanışımız oldu, 19 Mayıs Gençlik Haftası nedeniyle. Ona
katılamadık. Arkadaşlarımız yürüttüler görevi. Ve bir de hepimizi temsilen 19
Mayıs Gençlik Haftası nedeniyle Ankara’da açılan bir fuarımız vardı o fuarda da
kurduğumuz stantta veya kurulan spor tırmanma duvarında 3-4 günlük çok kapsamlı
bir etkinlik yapıldı.
Federasyonumuz büyüyor. Artık bu işi
yapanların sayısı arttı. Sporcu sayısı 919’larda 30 bine yükseldi. Bu
hareketlilik kaçınılmaz. Yani hepsine katılma diye bir şansımız olmayacak.
Artık bundan sonra kulüplerimizin, İl Müdürlüklerimizin de faaliyetleri
yoğunlaştı. Bu hafta içersinde 3 tane şenliğimiz var. Şu anda Aydın’da da bir
şenliğimiz var. Ayrıca Ankara Sivrihisar’da bir Kulübümüzün Federasyonumuzun
denetiminde bir faaliyeti_var. Burası… İşte faaliyet devam ediyor. Bazen biz de
nerede ne olduğunu denetleyemiyoruz ve yahut da haberimiz bile olmuyor. İşte
Ereğli’de galiba yakında bir faaliyet yapılacak onların daveti var. Muş’ta,
Bitlis’te bir faaliyet var onların daveti var. Bunlar çok güzel şeyler. Doğaya
yönelmek, doğada olmak sağlık için spor yapmak beklediğimiz şeylerdi. Hedefimiz
de buydu zaten. Yani bu sporu yaymak, yaygınlaştırmak… Tekelden kurtarmaktı.
Ben 1973-74’lü yılları hatırlıyorum.
1975-80’li yılları hatırlıyorum. Ülkede 10 tane 20 tane isim vardı işte. Falan
dağa gidiyor, filan dağa gidiyor. Her hafta da gazetelerde hemen hemen o
kişilerin haberi çıkardı. Ama şimdi artık öyle olmuyor. Binlerce kişi dağlara
gidiyor. Onun için de gazetelerde yer almak biraz zorlaştı. Zorlaşınca da bazen
olumlu bazen olumsuz eleştiriler de kendiliğinden ortaya çıkmaya başladı. Ama
bu spora yönelenlerin sayısındaki artış olması gerekendi, bunlar havalı şeyler.
Ben tekrar hepinize başarılar
diliyorum. Umarım güzel bir üç gün olur. Ancak dağcılığın temeli de yürüyüştür.
Ama asfaltta ama kayada ama toprakta… Bunu da çok yadırgamayın. ( Herhalde
asfalt dedikçe Faik üzülüyor mu? Yani çimenli-mimenli, taşlı-kayalıklı yer
bulsam gibi…) Bu olmuyor her zaman. Buranın Coğrafi yapısı da bu. Faaliyet
dolayısıyla da böyle olmak zorunda.
Zaten bu tür programlar yapılırken,
biz de Erzurum’dan Sarıkamış’a şehitleri anma yürüyüşü yaparken TSK’dan nirengi
noktaları almıştık. Mesela, o zaman Ordumuzun yoğun olarak geçtiği bölgeler
nereler demiştik. Onlar da bize ”Hepsine gitme şansınız olamaz. Ancak şu
bölgeler hassas bölgelerdir. Oralardan geçerseniz görevi tamamlamış olursunuz”
demişlerdi. Biz de öyle yaptık. Zaten burada da tahmin ediyorum ki öyle
yapılıyor. Benim bu faaliyetin dördüne de katılma şansım olmadı, gerçi
katılabilseydim ama en azından bir iki tanesinin konsey toplantısına
katılmıştım. İki yıl önce az da olsa arkadaşlarla bu organizasyonun içeriğini
biliyorum. Dediğim gibi çok hassas bir dönemde çok anlamlı bir organizasyon.
Bunu böyle kabul etmek lazım. Gerek 19 Mayıs Gençlik Haftası tırmanışlarımız
gerekse bu tür organizasyonlarımız çok çok anlamlı faaliyetler. Hepimiz biraz
yorularak biraz dinlenerek biraz bir birimize yardımcı olarak bu işi
götüreceğiz.
Sporumuzun özü budur yani sporumuzda
“güçlüler zayıflara yardım eder” diye bir prensibimiz var. Bu böyledir. Veya
temposu düşük olanlar en önde gider öbürleri arkasından onları takip eder. Bu
da bir prensiptir. Bu da olması gerekenlerdir.
Sporumuz yürüyüş de olsa tırmanış da
olsa yaz da olsa kış da olsa zor ve riskli bir spor dalıdır. Biz bu riski bilgi
ve becerimizle en aza indirmeye çalışacağız, ona gayret edeceğiz. Onun içinde,
dağcılık sporu için, doğada yaşayabilmek için ne gerekliyse onu öğreneceğiz ve
sabırlı bir şekilde uygulamaya çalışacağız. Yani dağcılıkta en önemlisi sabırlı
olmak bir de çok güzel bir laf vardır ben o lafı yıllardan beri kullanıyorum
ama bu sefer kullandığımda ona ödül verdiler bana İstanbul’dan gelen
arkadaşlar. Tam Dedegöl’ün Zirve yakınlarında bir gurup artık çok yorulmuşlar
dönmek üzereler. Ben de yanlarından geçiyordum dedim ki şunlara bir “gaz”
vereyim. “Haydi, haydi durmayım.” Dedim. ”Enerjinin ve tekniğin bittiği yerde
azim ve irade ön plana çıkar.” Dedim. “Azim ve iradesi olmayan başarılı
olamaz.” Dedim ve yanlarından geçip yoluma devam ettim. Tırmanışlar bitti.
Zirveden indik. Bir baktım bir bayan dağcı arkadaş, bana bir çift tozluk
getirdi. “Hocam bunlar size hediye” dedi. “Niye?” dedim. “Orada o lafı bize
söylemeseydiniz biz yukarıya çıkamayacaktık. “ dedi.
Arkadaşlar bana sorularınız varsa
cevaplayabilirim. Yoksa hepinize tekrar başarılar diliyorum. Bütün gün birlikte
olacağız. Yine konuşuruz. Tekrar ediyorum. Faik Can arkadaşımız Türkiye
Dağcılık Federasyonundaki görevinin yanında Samsun’da da bizim çok aktif
arkadaşımızdan bir tanesi. Hakikaten Samsun son yıllarda Türkiye’deki kulüp
sayısı olarak, dağcı arkadaşlarımız olarak çok çok iyi bir duruma geldi. İşte
burada bizim iki tane antrenörümüz var. Onlar pek ortada gözükmek istemiyorlar
ama Osman Kalaycıoğlu, Rafiye Kalaycıoğlu, Emin Ali burada. Federasyonumuzun
hepsini sayarsam zaman yetmez. Zaten birbirimizi tanıyoruz. Uzun yıllar Dağcılık
sporuna hizmet vermiş Konya İl temsilcimiz Recai Bey burada. Sinop İl
Temsilcimiz burada. Yabancı kimse yok. Hemen hemen hep birbirimizi tanıyoruz.
Sporcularımız var kamplarda gördüğüm eğitimlerimize katılan.
Sonuçta zaten biz bir aileyiz. 30 bin
sayısı 1998’den bugüne kadar olan bir sayıdır. O sayının içersinde hep varız,
hep birbirimizi tanıyoruz, biliyoruz. Temennimiz 30 bin değil 60 binler, 100
binler olsun. Ama daha güzeli, daha mükemmeli olsun. Daha paylaşımcısı olsun.
Birbirimizle sadece dağlarda, duvarlarda değil başka yerlerde iyi günde, kötü
günde de birlikte olalım. Cemiyetçilik, dernekçilik budur bana göre. Buralar
çok hoş bir dünya. Gittiğimiz her yerde arkadaşlarımız var, dostlarımız var.
Ama 1972-73’lerde bunu göremiyorduk. İşte burada şu anda Hakkâri’den
Yüksekova’dan arkadaşlarımız var. Sabahleyin görüştük. Çok güzel şeyler bunlar.
Sporun özü zaten birlik-beraberlik, sevgi-saygı, kardeşlik…
Uzatmayalım. Uzattıkça çok konuşacağız
herhalde.
Çok teşekkürler arkadaşlar.
/Alaattin
KARACA
24 Mayıs 2012
Türkiye Dağcılık Federasyonu Başkanı
6 Mayıs 2008 Salı
Alaattin KARACA Beyin Veda Konuşması
[Türkiye Dağcılık Federasyonu
Başkanı Sayın Alaattin KARACA Bey'in, Ulusal Kuruluş Mücadelesini 4.Anma
Yürüyüşünün Son Günü Atakum Deniz Cafe'de gerçekleştirilen Belge Dağıtım
Töreninde Yaptığı Veda Konuşması. (25 Mayıs 2012) ]
Sayın Başkanlarım,
Çok Değerli Arkadaşlarım,
Bu anlamlı organizasyonda birlikte
olmaktan, kısa da olsa 25 km
birlikte yürümekten büyük bir mutluluk duyduğumu belirtmek istiyorum.
Türkiye dağcılık federasyonu olarak
eğitim ve tırmanış faaliyetlerimizin yanında ülkemiz için büyük anlam ve önem
ifade eden tırmanışları yaptığımızı, faaliyetleri yaptığımızı hepiniz
biliyorsunuz. Örnek verecek olursak 30 Ağustos Zafer Haftası Tırmanışı, 19
Mayıs Gençlik Haftası Tırmanışı, Çanakkale Şehitlerini Anma Tırmanışı,
Erzurum’dan Sarıkamış’a Sarıkamış Şehitlerini anma yürüyüşü, 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı Tırmanışımız ve buna benzer çok sayıda geleneksel faaliyetimiz var.
Amacımız, geçmişimizi gelecek nesillere aktarmak ve onu canlı tutmaktır.
19 Mayıs Gençlik Haftası nedeniyle
Samsun’da oluşan ATAYOLU Yürüyüşü de artık geleneksel faaliyetlerimizden bir
tanesi oldu. Biz yaklaşık 3 yıl önce Kent Konseyi Başkanımızla ve diğer kulüp
arkadaşlarımızla yaptığımız toplantıda Federasyon olarak imkânlarımız
çerçevesinde fakat samimi bir kalple yanlarında olduğumuzu söylemiştik. Keşke
paramız çok olsa çok para versek çok masraf etsek çok kişiyi buraya
getirebilsek, taşıyabilsek ama böyle bir imkânımız yok en önemlisi kalbimiz bu
tür organizasyonları yapanlarla beraber buna hepinizin inanmasını istiyorum.
Tabi bu çok çok anlamlı bir
organizasyon bunu ben tekrar ifade ediyorum. Aranıza katıldığım gün de tanışma
toplantısında söylemiştim; Bu ülke kolay kazanılmamış. Bu ülke çok zor
şartlarda bu günlere gelmiş. Onun için hepimiz bunun değerini, kıymetini
bilmeliyiz. Bu ülkenin bu günlere gelmesinde emeği olan Hakkın Rahmetine
kavuşmuş olan büyüklerimizi şükranla anmalıyız ve hayatta olanlara da saygı ve
sağlıklı bir yaşam dilemeliyiz.
Ben bu organizasyonda Kulübümüze,
sporcularımıza destek olan Belediyelerimize, Atakum Kent Konseyi’ne ve tüm
sponsorlara -isimlerini tek tek saymaya imkânım olmayabilir belki- Türk
dağcıları adına, şahsım adına teşekkür ediyorum. Sizlere de teşekkür ediyorum
iyi ki geldiniz, iyi ki katıldınız ve inşallah bundan sonraki organizasyonlara
herkes iki kişi daha yanında birlikte getirebilir diye düşünüyorum. Kendi
gelemeyen de mutlaka yerine bir vekil bulur gönderir. Çünkü o yoldaki yürüyüş
belki yormuştur sizi. Bir daha o yolu yürümeyeyim diyebilirsiniz. Ama mutlaka
yerinize birilerini gönderin ve bu yürüyüşü canlı tutalım, hareketlendirelim.
Faik arkadaşımızı diğer arkadaşlarımızı bu işe gönül vermiş yönetim kurulu
üyelerini, kameranın arkasında görünmeyen arkadaşlarımızı yalnız bırakmayalım.
Ben hepinize katıldığınız için tekrar çok teşekkür ediyorum.
Seneye buluşmak üzere hoşça kalın.
/Alaattin
KARACA
25 Mayıs 2012
Türkiye Dağcılık Federasyonu Başkanı
5 Mayıs 2008 Pazartesi
Ulusal Kurtuluş Mücadelesini Anmanın Anlamı
İnsanlık tarihine bir göz attığımızda
görürüz ki insanların hayatlarında bir takım zikzaklar, inişler çıkışlar ve
dönüm noktaları vardır. Kıvrılmaların dışında yaşanan kırılmalar ise toplumsal
yaşamda yerine göre çökme ve yıkımlar, yerine göre derin yaralar bırakmaktadır.
Üç kıta yedi deniz hâkimi, altı yüz yıllık bir İmparatorluğun küçüle küçüle
Anadolu’ya sıkışıp kalması -ki yapılan anlaşmalara rağmen o da işgale
uğramıştır- yok edilmek üzere olan bir ulusun var olma mücadelesini zorunlu
kılmıştır. Bundan yüz yıl evvelinde yaşanan bu olaylar tarihin sayfalarında yer
almaktadır. Benim zikretmek istediğim; bir günde dört mevsimin yaşandığı
Karadeniz Bölgesinin Samsun ilinde, sıcak-soğuk, yağmur-çamur, dere tepe
demeden, ülkemizin dört bir yanından gelen yaşlı-genç insanlarımızın üç gün
boyunca katlandıkları bu yolculuğun, “anma yürüyüşü” nün ne anlama geldiğidir.
Tarih kitaplarımızda Atatürk’ün Samsun
yolculuğu hakkında yazılanlar şu mealdedir; “Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs
1919’da Samsun çıktı. Samsun'un İngiliz işgalinde ve kıyıda bulunması ve
civarındaki Rum çetelerinin faaliyetlerinden ötürü karargâhının içerde daha
emin bir yere naklini gerekli gördü 6 gün kaldığı Samsun’dan ayrılarak 25 Mayıs
1919 günü Havza'ya gitti…” Ancak, Samsun’da kaldığı bu altı günlük süre (19-24
Mayıs 1919) içinde bir insan olarak yaşadıkları hakkında detay yoktur. Değişik
kaynaklarda, ayrı ayrı anekdotlar şeklinde rastladığımız bazı bilgi kırıntıları
siyasî mülahazaları fersah fersah geride bırakacak, onları anlamsızlaştıracak
ve bir hiç edecek derecede mühimdir, önemlidir ve de manidardır.
Yolculuk öncesinde Beşiktaş’taki
evinde hasta yatağındaki annesiyle baş başa geçirdiği o gecede; ”- Anne, ben
yarın Anadolu’ya gidiyorum. Buralarda neler olacağı belli değil. Selanik nasıl
elden gittiyse buralarda öyle olabilir… Hesapta ölmek, gidip gelmemek vardır.
Bana Hakkını helal et.” der. Bu üzüntülü haber üzerine annesi yürek
çarpıntısından dolayı kendinden geçer. Tek oğul bu zor gününde, hasta annesini
İstanbul’da bırakarak kimin için Anadolu’ya geçmektedir? Elbette ki bu vatan
toprakları için!... O biliyordu ki vatan yoksa yaşamak da yoktu.
Gelelim Samsun’da yaşadığı zorluklara,
çektiği sıkıntılara… Misafir karşılanmaz mı? Bunu geçiyoruz. Kalacağı yer bile
belli değildir. O günlerde kullanılmayan, kapalı olan “Mantika Oteli”
açtırılır. Askeri hastaneden karyola, konu komşudan yatak-yorgan-yastık, bir
daireden masa sandalye temin edilir… Ne yer ne içer bilemiyoruz… Mayıs ayında
Samsun hep ıslaktır. Otel ile postane arasında mekik dokurken üşütür
hastalanır. Gâvur azmalarının sık sık yaşandığı bu yol (Saathane ile Hükümet
konağı arası) üzerinde bulunan otelde ya da gidip gelmelerde beklenilen suikast
tehlikesi ayrı bir sorun… Hatta 21 Mayıs 1919 günü Aşağı Avdan köyüne giderken
sabah saat sekiz civarlarında pusu kuran yirmi kişilik bir çete tarafından
uğradığı saldırıda üç görevli şehit olurken Allah’ın bir lütfü olarak sağ kalan
bu büyük insanın bu yollarda çektiği çileleri kaçımız biliyoruz.
Bu yıl dördüncüsünü
gerçekleştirdiğimiz Ulusal Kurtuluş Mücadelesini Anma Yürüyüşlerinde ben hep
Atamızın Samsun’da yaşadığı bu zorlukları, yollarda çektiği çileleri düşünür,
zaman zaman boğazımdaki düğümlerle zaman zaman da gözlerimden akan yaşlarla ruh
dünyamda yaşarım. Bugün sıcacık evlerimizde, ailemizle birlikte huzur ve güven
içinde yaşayabiliyorsak başta O ve O’nun gibi nice büyüklerimizin gelecekleri
için, bizim için yaptıklarının anlamı bir kat daha artmaktadır.
Bugün, İstiklâlin tadını çıkarırken
Kurtuluş Mücadelesi veren bu yüce şahsiyetleri anmak, yâd etmek Türkiye
Cumhuriyeti’nin bütün vatandaşlarının boynunun borcudur. İşte bu yüzden,
ülkenin dört bir yanından gelen yüreği sevgi dolu insanlarla o çileli yolculuğu
bir bayram havası içinde tekrar yaşamanın hazzına varıyoruz.
Özgürce yaşadığımız bu topraklarda
nice yürüyüşler dileğiyle herkese sevgi, saygı ve selamlarımı sunarım.
31 Mayıs 2012
/Çetin
KOŞAR
http://samsun02.blogspot.com.tr/2012/05/ulusal-kurtulus-mucadelesini-anmann.html
4 Mayıs 2008 Pazar
Atayolu...
Cumartesi günü Atayolu’ndaydık.
Sevgili Abit ile…
Burası eski Samsun-Ankara karayolu.
1960’lara kadar kullandığımız yol.
1963’te güzergâh değişti.
Günümüzde kullanılan yola geçildi.
Yeniler çok az bilirler.
Eski yolu.
Ben en son 1960’ta geçmiştim bu
yoldan.
Yani tam 50 sene önce…
Belediye meydanı'ndan kalkardı
otobüsler.
1952 model burunlu Austin otobüsleri.
Bir manivela kolu ile çalıştırılırdı
motorları.
Marş dinamosu olmadığı için…
Ağır, aksak yol alırdık.
Önce Odunpazarı’ndan geçerdi.
Sonrasında da şimdiki Kadıköy’den.
Epey yokuş çıkmış olurduk.
Badırlı’ya ulaştığımızda.
Otobüs su kaynatırdı sık sık.
Kaput açılırdı.
Suyun soğuması beklenirdi…
Sonra tekrar yola koyulurduk.
Yavaş yavaş tırmanırdık.
Gürgendağı’nı…
İlk durak Mahmurdağı olurdu.
Küçük eski bir çay evinde.
Her zaman yoğun sis olurdu burada.
Göz gözü görmemecesine...
Otobüsün muavini önde yürüyerek yol
gösterirdi.
Virajları dönmede otobüsün şoför'üne.
Öylesine duman basardı buraları...
Sonra aşağı doğru inerdik.
Büyük mola Çakallı’da verilirdi.
Çıkınlar açılır öğlen atıştırması
yapılırdı.
Peynir, domates, çörek ve salatalıkla.
Ya da Çakallı’nın meşhur kete’si ile…
Sonraki durak Kavak’ta olurdu.
Çift burmalı, oldukça sert simidi
meşhurdu buranın.
Çaya bandırmadan yiyemezdiniz…
Sonrasında yol oldukça düzdü.
Sonunda Merzifon’a ulaşırdınız.
Akşam saat 16.00 dolaylarında biterdi.
Sabah 08’de başladığınız yolculuk.
Lâstik patlaması, motor arızası olmaz
ise…
İşte bu yol’du.
Atatürk’ün Kurtuluş Mücadelemize
başladığı.
Ve 1919’da kullandığı yol.
Günümüzde Kavak’a kadar olduğu gibi duruyor.
Köy ulaşımları için hala kullanılıyor
bu yol.
Biraz genişletilmiş olsa da.
Yüzeyi daha düzgün hale gelmiş olsa
da…
Ne zorluklarla aştığını
düşünüyorsunuz.
90 yıl önce.
Mustafa Kemal ve arkadaşlarının.
Samsun’dan Amasya’ya giderken
kullandıkları.
Bu bozuk ve zorlu yolu…
Günümüzde asfalt, duble bir yol ile
bağlıyız.
Ankara’ya.
İki gidiş iki de gelişi olan…
Şimdi 4-4.5 saatte ulaşabiliyorsunuz
Ankara’ya.
Artık görmüyorsunuz, düşünmüyorsunuz
bile.
Bize bu güzel olanakları sağlayan
yolu.
Atayolu’nu…
/Yücel
TANYERİ
Atayolu Fotoğrafları:
3 Mayıs 2008 Cumartesi
Samsun'dan Havza'ya Giden Yol
Önceki gün güzel bir havada Samsun
Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’ın ev sahipliği ve rehberliğinde
hem keyifli hem de oldukça faydalı bir yolculuk yaptık Samsun’dan Havza’ya.
Artık bir kısmı hiç kullanılmayan bir kısmı da Samsun-Ankara Devlet
Karayolu'nun altında kalan tarihi Samsun-Sivas yolunun Samsun-Suluova arasını
Atatürk’ün izinde kat ettik.
İki yıl kadar önce başlayan bir
çalışma dikkatli ve düzenli bir şekilde ilerliyor. Coğrafya biliminin verileri,
tarih biliminin verileriyle test ediliyor, mutabakat sağlandığında da
Büyükşehir Belediyesi’nin mali desteği ve teknik gücü devreye giriyor.
Projenin tarihi değeri, her türlü
maddi ölçünün üstünde. Ama Büyükşehir Belediyesi bu projeden kente ciddi bir
turizm katkısı da bekliyor. Kalkınmış ve gelişmiş ülkelerde artık tarih ve
kültür turizm eğlence turizminin önüne geçecek gibi gözüküyor. Bu yol özellikle
kendi tarihine ilgi duyacak olan Türkler için önemli bir turizm güzergâhı
oluşturacak.
Projenin başlangıcından bugüne Başkan
Yılmaz’dan ayrı olarak Samsun Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler ve Kültür
Dairesi Başkanı Necmi Çamaş, Şehir ve Bölge plancıları Zennube Albayrak ile
Serdar Sağlam işin içindeler. Belediye dışında ise OMÜ’den Prof. Dr. Cevdet
Yılmaz, Prof. Dr. Dursun Ali Akbulut, tarih araştırmacısı Mehmet Köseoğlu ve
Musa Orhan’ın büyük katkısı ciddi boyutlarda. Musa Orhan arşiv belgelerini
bulmakta, Mehmet Köseoğlu ise güzergâhı özellikle yabancı seyyahların
eserlerinden tespit etmekte oldukça katkı vermişler.
Proje önemli ama ne yazık ki bazıları
projeyi yalan yanlış bilgilerle kirletmek için ellerinden geleni arkalarına
koymuyorlar. Hiçbir ciddi kaynağa dayanmadan kimileri Mustafa Kemal’i Rum
çetecilerin suikast yapacağı endişesiyle kent merkezlerinde dağ başlarına
taşıyor kimileri de kendi evlerinin kapısına “Mustafa Kemal Atatürk falan
tarihte burada kaldı” diye tabela asıyor. Kent ve ilçe merkezini bırakıp bir
köy evine, bir dağ başına sığınacak, saklanacak bir Mirliva Mustafa Kemal
portresi çizmek hem gerçeğe hem tarihe hem de Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun
silah arkadaşlarının hatırasına saygısızlıktır. Tarih, birilerinin yalan ve
yanlışlarına alet edilemez.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’da ve
de Havza’da geçen günlerinde bilinmeyen an yoktur. Onun arkadaşlarını
tehlikenin göbeğinde bırakarak bilinmeyen adreslere sıvışması ne ona yakışır ne
de onu terk etmek her biri cephelerde ölümle dans etmiş silah arkadaşlarına
yakışır.
Tarihe yeni bilgi ve belge sunmak
başka bir şeydir tarihi çarpıtmak başka bir şeydir. Gezi de Sayın Başkan’a
şahsen ifade ettim; kamuoyunun önünde bir kere daha tekrarlıyorum: Bu proje
güzel ve doğru projedir, lütfen, yalan ve yanlışlarla zarar görmesine fırsat vermeyiniz.
/Osman
KARA
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)